"...Tremaine'in sedyedeki hayali bir anda hastane koridorlarının eski hatıralarıyla, anılarıma kalıcı olarak mühürlenmiş iğrenç dezenfektan kokusuyla yer değiştirdi. Bir anlığına yeniden on bir yaşıma dönmüştüm, kucağım şakayıklarla ve yemek tepsisiyle dolu hâlde babamın hastane odasına giriyordum. Çiçekleri vazoya koyup birlikte hastane yemeğimizi yerken bağdaş kurup yatağına otururdum. Babamın bir zamanlar gür olan parlak mavi saçları artık grileşmişti ve her gün topak topak dökülüyordu. Hastane önlüğü bir deri bir kemik kalmış omuzlarında tuhaf biçimde kırışmıştı. Babam cıvık cıvık brokolilerin her birine çatalını tek tek batırıp ağzına atıyor, köftelerini çatalıyla dikkatlice ikiye bölüyordu. Ama kare şeklindeki minik çikolatalı pastasından uzak duruyordu. Ona pastasını neden tabağında bıraktığını sorduğumda, şeker aynı zamanda zehir de olabilir, demişti bana. O dönemde düşünebildiğim tek şey o sabah okulda öğrendiğim uzay mekiği 'Challenger'dı. Hükümet, mekiğin p
Aklımdan ve kalbimden ellerime ulaşanlar...