ikindi gibi izin için başvurduk. ertesi sabaha kadar izin çıkmadı ve kaymakamlığa gittik. sonra yola koyulabildik. gidiş iki saat kadar sürdü. abim 120'den de fazla hız yaptığını söyledi ama ben hızı pek sevmediğim de hızdan korktuğum için uyumayı çözüm olarak seçmiştim, o yüzden bilmiyorum. yol boyu nereye gittiğimizi sordular. hep aynı şeyi söyledik: cenazemiz var. dayımın, kırmızı ışık görünce yavaşlayıp tin tin giderek yeşilin yanmasını beklediği şehirdeydik. -istanbul'da bunu yapamazdı- kırmızı ışık yanında durduk. istanbul'luyuz ya yeşil yanınca hemen gaza basacağız. kırmızı ışık yerine kırmızı renklerle EVDE KAL yazıyordu. tüm dünya bu ikaza çok aşina. bir süredir böyleyiz. dayım ve teyzemlerin yaşadığı apartmana geldik. annem arabadan indi, dayım dışarıya çıkmıştı. "ne yani, abime sarılamayacak mıyım şimdi?" dedi. sarılamayacaktı. sarılmadı da. o gün hiç kimse, hiç kimseye sarılmadı. "bu bizim alacağımız olsun" dedi dayım. öyleydi cidden.
Aklımdan ve kalbimden ellerime ulaşanlar...