Ana içeriğe atla

Ben Ki...

  Ben ki Kore fanı bir kızım. Korecem iyice gelişti. Kore ülkesine dair bilmem gerekenleri bilirim. Saçma Korece kelime oyunlarını anlayıp gülerim. Hep korece şarkı dinlerim ve ezberlerim. Şarkı dinlerken neyden bahsettiğini az buçuk anlarım. Kore'nin ünlü kesimi ile ilgileniyorum. Hata mı? Yanlış mı? Saçma mı? Evet öyle. Herhangi bir insanın yaşamı neden umrumda? Sırf güzel şarkı söylüyor diye mi? Ya da iyi dans ettiği için mi, yakışıklı olduğu için mi? Belki de çok eğlenceli olmalarından dolayı beni mutlu ediyor olmaları onlar ile ilgilenmeme neden oluyordur? Kendimi mi kandırıyorum? Ruh halimi ve moralimi onlara göre ayarlıyor olmam çok yanlış. Fazla bağlanma olayından kaçan biri olarak tanımadığım koreli heriflere bağlanmak kendimle çelişmekten başka hiç bir şey değil.

   Ama yine mutluyum. Bu kendi içimde çelişmeme neden olan düşünceler mutlu olmamı enelleyemez. Hem artık o kadar kore ile ilgilendiğim söylenemez. Türkçe şarkılar dinliyorum. Şebnem Ferah'ın son şarkılarını yeni dinledim. "Savaş boyası" şarkısı hep dilimde. Hayko Cepkin'in "Ölüyorum" şarkısını hep dinler oldum. Emre aydın "Bu Yağmurlar" yine Şebnem Ferah "Bugün" şarkılarını dinliyorum. Çok türkçe şarkı diledim ama sadece bunlar ilgimi çekti. Böyle kendi dilimde, huzurla dinleyip anlayabileceğim şarkıları özlemişim be. 4 yıl önce One Direction hayranlığım sonucu ingilizce ile yatıp kalkıyordum. Geçen sene de o bitti Kore başladı. Kendi dilimi unutacak seviyeye geldim. Tamam Koreceyi öğrenmek çok istiyorum. Harika bir dil. Ama Türkçe'ye Türkiye'ye aşık olan ben, bu yaptığımı kendime hakaret olarak alıyorum.

   Galiba aşığım ama bir insana değil ya da bir canlıya. Ben aşığım ama neye bilmiyorum. Bu kadar mutlu olmamı Kore'ye bağlamam saçmalık. Başka bir şey var. Neyse.
 
   Güle güle...

Yorumlar

  1. Ben artık kendimi asla Kore Fanı olarak nitelendirmiyorum. Bunu dediğim zaman kendimi kötü hissetmeye başladığı farkettiğimde eskiden dediğim zamanlar içinde kötü hissetmeye başladım. Nasıl desem ben,m ülkem benim dilim bu kadar güzelken Kore fanıyım demekten utanıyorum. K-Pop fanıyım yada K-Drama fanıyım çok daha güzel duruyor ve kendimi rahat hissediyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor