Ana içeriğe atla

Ne içindeyim zamanın

Ne de büsbütün dışında...


Tam olarak neredeyim bilmiyorum. Zihnimdeki sayısız düşünce, karar aşamasındaki bu zorlayıcı anlar, anlayamama durumu, saf-salak halim ve daha birçok husus yüzünden iç dünyamdan çıkıp dışarıya doğru yönelemiyorum. Tam olarak neredeyim anlayamıyorum ama tam olarak düşüncelerime yoğunlaşıp bir karara da varamıyorum. Ortaya sıkışmışım ve yardım edenim yokmuş gibi. Bu halimden çok sıkıldım. Yardımcı olabileceğine inananların da yardımı bir yere kadar olabiliyor. Demek ki insan değil benim ihtiyacım. Başka. Farklı.

İlahî.

Çepeçevre kuşatılmış gibi hissediyorum. Sığınacak tek bir yerim dahi kalmamış, yakınacak tek bir satırım dahi yokmuş gibi... Raflarımdaki defterler bile bana kalabalık geliyor. Yalnız kalamıyorum ve rahat hissedemiyorum.

Fakat aslında yalnızım. Nerede insanlar ki? 10 saniyenin yarım saniyesindeki ikinci beni yalnız olmadığıma ikna edemez. Yine eskisi gibisin aslında ama daha üzgünü, daha dertlisi, daha salağı, daha kararsızı... Hayatına zarar veriyordun ya, şimdi başka bir yöntem deniyorsun sadece. Aslında yine aynısın. Değiştim diyerek bir şeyleri kabullenmene gerek yoktu. Değişmedin, birkaç dokunuş yaptın. Yine aynı zihinsel kalabalık içinde yapayalnızsın.

Bu tebrik edilesi bir şey değilmiş gibi durabilir ama bu azim asla göz ardı edilemez. İnadına yanlış kararlar vermek ve inadına hayatını yokuşa sürmek bambaşka bir uğraş gerektirmesi lazımken benim bunu çabasız yapabilmem muazzam bir meziyet olmalı.

Şiirdeki gibi biraz. Dünya, kökü bende olan bir sarmaşık ile çepeçevre kuşatılmış. Sizin değil benim dünyam bu halde. Büyük ihtimalle sizinkisi papatyalar ile çevrili çünkü ben hepinizin aşırı mutluluktan bayılacak halde yaşamınızı sürdürdüğünüze inanmaya başladım. Tabi kimse içindeki asıl fırtınayı dışa vurmaz. Sırf yazmak beni rahatlatıyor (güya) diye içimdekileri darmadağınık bir halde etrafa saçmış olmam hepinizden daha yokuşa sürmeye müsait bir yaşamım olduğunu göstermez ama yine de karamsar düşüncelerime 20 kat koyu olan karamsar düşünceler katarak zifiriliğini artırmak istememi de yadırgamamanızı bekliyorum.

Böyleysem böyleymişim demek. Yapma, diyerek de bir yardımda bulunamazsınız. Bir yardımda bulunmaya çalışıyor musunuz emin olamıyorum bu girişiminizle. Bu yüzden pek de tatlı canınızı germenize ya da anlamsız eleştirisel bakışlarınızı müsrifçe bana karşı kullanmanıza hiç gerek yok.

Bunalmakta haklı mıyım bilmiyorum. Bir yandan Allah'a verdiği nimetler için şükretmek ve diğer yandan da katlanmayı uzun süre önce bıraktığım ucu bucağını miyop gözlerimle göremediğim evhamlarımdan dolayı üzülüp ağlamak bende artık jetlag tarzı bir his oluşturmaya başladı.

...

Sayısız imkânlarımla inşa edilmiş bir kayık eşliğinde, evhamlı zihnim içinde düşüncelerimin dalgalarıyla sallanıyorum, devrilmekteyim...

Kara, kapkara bir zihin

Ortasında yüzmekteyim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık,...

YİRMİ ALTINCI YAŞIMIN SON BİR SAAT KIRK BEŞ DAKİKASI

greyfurt sıkıp üzerine maden suyu koydum ve içiyorum. çok güzel oluyor. son bir yılda neler yaptığımı düşünüyorum. bu yıl anlatmaya değer pek bir şey olmadı aslında. aynı yerde çalışıyorum, aynı yerde okuyorum. ama taşındım mesela evet. artık başka bir evdeyiz.  beni strese sokan ve aslında beni hapseden, beni zincirleyen 4 şey vardı. iki tanesinden kurtuldum. biri ev idi biri de kötü yöneticiydi. bu yaşımda hakkımı savundum, stresimi azaltmak için çok uğraştım. eğitimler aldım, sakinleşmeye çalıştım. bu yaşımda psikolog seanslarım bitti. artık psikoloğa gitmiyorum. ihtiyacım var mı hala bilmiyorum ama şu anlık iyiyim.  bu yaşımda koçluk seansları aldım. çok faydalıydı. hayat amacımı öğrendim, neler yapmak istediğimi gördüm. hem de nasıl mış gibi yapabileceğimi gördüm. mış gibi yapmak benim için bir hayatta kalma modeli. mecburen. bu yaşımda da işimden ayrılmak çok istedim ama olmadı. önceki yaşımda nerede çalışıyorsam ve ne yapıyorsam yine aynı şeyleri yapıyorum.  eşim y...

ödev yapmak dışında her şeyi yapmaya çalışıyorum

annemin kaderini yaşadığım için evliliğimin daha 2.yılı dolmadan 2.kez taşınıyoruz. mecburen. kirada olmak böyle bir şeymiş. değişime alışık olduğum için taşınmak beni o kadar yormuyor. aksine yeni bir ev ve eşyaların yeniden yerleşmesi güzel. şimdi yaşamakta olduğumuz eve de o kadar alışamamıştım ve yerleşememiştim. bu sebeple çok çok üzülüyorum diyemem. işime de geliyor doğrusu. daha küçük ve temiz bir eve taşınmak hoşuma gidiyor.  Ödevlerim var. bir tane sunum bir de fotoğraf projesi olacak. bu sebeple fotoğraf eleme ve proje yazmak için bilgisayar başına oturdum. klavyem de var. biliyorsunuz harika güzel bir klavyem var. çok severek aldım ama belki 5 kere falan kullanmak nasip oldu. birçok şeyi de böyle heves ederek alıyoruz. arıyoruz tarıyoruz ama sonra kaç kere kullanıyoruz acaba? alabilmek tek başına nasip değil, kullanabilmek de bu nasibin devamı bence. sonuçta içeri odadaki masanın üzerinde tozlanmaya bırakılmış bir şey sana ait olsa da gerçekten nasibin midir ki? aslında ...