Çok farklı şekilde anlaşılabilirdi bu cümle. Bir ağabey, kız kardeşine bunu dediğinde odasının karıştırılmaması gerektiğini söylemiş olabilirdi. Ya da başka bir mekanda, farklı kişilerde bu cümle çok farklı şeyler ifade edebilirdi.
Karıştırmana gerek yok. Neyi? Kendini.
Kendini karıştırma. Aklını, zihnini ya da mideni. Yanlış işler yapma. Kendini bil. Kendini alabora etme. Basit bir cümle gibi duruyor. Bu cümlenin beni böyle düşündürmesini beklemezdim.
Biri şöyle demişti bir muhabbet arasında: "Tabağında yemek bırakmak mı daha günah yoksa doyduğun halde yemeği bitirmeye devam etmek mi?"
Buna öyle kolayca cevap veremezsin. Bunu tam olarak bilebilir misin ki? Birkaç ay önceki ben bu soruya "en başından yiyeceğin kadar yemeği tabağına koymalısın" cevabını verirdi. Hangisi daha günah hiç merak etmezdim. Çünkü sen aklı başında yetişkin bir bireysen, ne kadar yiyebileceğini artık bilmelisin. Bu yüzden tabağında yemek de kalmamalı, midene de gereğinden fazla yemek sokmamalısın.
Şimdi bu soru benim aklımı oldukça karıştırıyor. O kadar karışık haldeyim ki. Hangisi daha günah? Hangisi daha az günah?
Büyük günahların neler olduğuna baktım. Kimin yaptığını bilmiyorum ama bir liste vardı. Bu listede intihar etmek, kendine zarar vermek bulunuyordu ama sigara içmek bulunmuyordu. Acaba kendini kesmek mi daha günah, sigara içmek mi? Aklım o kadar karmaşık durumda ki, cümlelerim belki de anlamsızlaşıyor.
Hangisi daha günah? Bedeninde kalıcı iz bırakmak mı, ciğerlerine kanset bulaştırmak mı? Birinde etrafındakiler de zarar görüyor, diğerinde ise ileriye gitsen etrafındakilere iş çıkartıyorsun.
Kafamın karıştığını hissediyorum. Çok karıştırıyorum kendimi. Hangisi daha günah bilmiyorum. Üçüncü bir seçenek var mı bilmiyorum.
Birkaç ayönceki ben, ikisini de yapmaya gerek yok derdi. Yapmazdı da.
Karıştırdım kafamı. Ağabeyimin lafını dinlemedim. Hangisi daha günah emin değilim. Midemi israf olmasın diye tıkabasa doldurmalı mıyım, yoksa yemeği çöpe mi atmalıyım.
Aslında ben en başından tabağıma yiyeceğim kadar yemek almalıydım. Çok aldım. Tabağım yemek ile dolu, gözüm doymadı, midem doydu. Şimdi kendime zarar vermenin en zararsız olanını seçmeye çalışıyorum. Yemeğimi çöpe atabilecek miyim bilmiyorum. Çıkmaz sokakta gibi yerimde duruyorum. Geri de gidemiyorum. Çünkü tabağıma o kadar çok yemek almışım ki, geç kalmışım artık.
Kendimi çok karıştırmışım. Oysaki gerek yoktu. Bilemedim.
Karıştırmana gerek yok. Neyi? Kendini.
Kendini karıştırma. Aklını, zihnini ya da mideni. Yanlış işler yapma. Kendini bil. Kendini alabora etme. Basit bir cümle gibi duruyor. Bu cümlenin beni böyle düşündürmesini beklemezdim.
Biri şöyle demişti bir muhabbet arasında: "Tabağında yemek bırakmak mı daha günah yoksa doyduğun halde yemeği bitirmeye devam etmek mi?"
Buna öyle kolayca cevap veremezsin. Bunu tam olarak bilebilir misin ki? Birkaç ay önceki ben bu soruya "en başından yiyeceğin kadar yemeği tabağına koymalısın" cevabını verirdi. Hangisi daha günah hiç merak etmezdim. Çünkü sen aklı başında yetişkin bir bireysen, ne kadar yiyebileceğini artık bilmelisin. Bu yüzden tabağında yemek de kalmamalı, midene de gereğinden fazla yemek sokmamalısın.
Şimdi bu soru benim aklımı oldukça karıştırıyor. O kadar karışık haldeyim ki. Hangisi daha günah? Hangisi daha az günah?
Büyük günahların neler olduğuna baktım. Kimin yaptığını bilmiyorum ama bir liste vardı. Bu listede intihar etmek, kendine zarar vermek bulunuyordu ama sigara içmek bulunmuyordu. Acaba kendini kesmek mi daha günah, sigara içmek mi? Aklım o kadar karmaşık durumda ki, cümlelerim belki de anlamsızlaşıyor.
Hangisi daha günah? Bedeninde kalıcı iz bırakmak mı, ciğerlerine kanset bulaştırmak mı? Birinde etrafındakiler de zarar görüyor, diğerinde ise ileriye gitsen etrafındakilere iş çıkartıyorsun.
Kafamın karıştığını hissediyorum. Çok karıştırıyorum kendimi. Hangisi daha günah bilmiyorum. Üçüncü bir seçenek var mı bilmiyorum.
Birkaç ayönceki ben, ikisini de yapmaya gerek yok derdi. Yapmazdı da.
Karıştırdım kafamı. Ağabeyimin lafını dinlemedim. Hangisi daha günah emin değilim. Midemi israf olmasın diye tıkabasa doldurmalı mıyım, yoksa yemeği çöpe mi atmalıyım.
Aslında ben en başından tabağıma yiyeceğim kadar yemek almalıydım. Çok aldım. Tabağım yemek ile dolu, gözüm doymadı, midem doydu. Şimdi kendime zarar vermenin en zararsız olanını seçmeye çalışıyorum. Yemeğimi çöpe atabilecek miyim bilmiyorum. Çıkmaz sokakta gibi yerimde duruyorum. Geri de gidemiyorum. Çünkü tabağıma o kadar çok yemek almışım ki, geç kalmışım artık.
Kendimi çok karıştırmışım. Oysaki gerek yoktu. Bilemedim.
Çok güzel bi yazı olmuş kafa karıştırıcı :)
YanıtlaSil