Ana içeriğe atla

nasıl hissettiğimi tam bilmiyorum

sen benim en sevdiğimdin -tamam, ailemden sonra-. seni öyle seviyordum ki, hep seni düşünürdüm. diğer her şey canımı sıkardı, uyurdum, ilgilenmezdim ama sen olunca konu, bambaşkaydı. aşırı ilgiliydim, göz bebekleri büyürmüş ya insanın, bakmamıştım ama benimkiler kocaman oluyordur kesin.

kimse seni benim sevdiğim kadar sevemez diye düşünürdüm. çoğu kişi öyle diyordu zaten. sen başkaydın, ben de başkaydım. sana seni sevdiğimi de söyledim hatta. biliyorsun. sınıf arkadaşlarım da biliyor. oradalardı. ufacıkken seni tanıdım ve asla bırakmadım. sevdim, sevdim...

lisede daha çok sevdim, her gün birlikteydik. aklımdaydın, sıramdaydın, çantamdaydın. boş vaktimde değil her vaktimde sen vardın. bazıları korkardı senden, hatta nefret edenler çoktu ama sen benim için öyle farklıydın ki. iyi ki seni tanımışım diyordum.

üniversitede devam etsin istedim bu beraberlik, seni seviyordum çünkü. hayatım ol istiyordum. her gün seninle ilgileneyim, diğer her şey yok olsun...

fakat öyle olmadı. çok değiştin. eskisi gibi değildin artık. seni tanıyamıyordum. ilgimi yitiriyordum. önce seni dinlememeye başladım, canımı sıkıyordun çünkü. ağlıyordum, çok üzülüyordum. sonra senden soğumaya başladım. görmek dahi istemedim yüzünü. anlamıyordum da artık ne dediğini. bir şeyler diyordun ama sanki tüm o dediklerin kulağıma hiç var olmamış bir dil gibi geliyordu.

hem etrafımdaki çoğu kişiyle iyiydin. onlar seninle ilgileniyordu, sen de onlara çok iyi davranıyordun. onlar seni dinliyordu, ben ise senden uzaklaşmıştım. çok bir arada olduk diye miydi bilmiyorum. belki seninle neredeyse bir yıl ara verdiğimiz için olmuştu bunlar. sen başkaları için daha değerliydin ve bu seni mutlu ediyordu. artık seni benden daha çok seven  kişiler vardı, hem de onlarca. daha çok kişi tanıdıkça daha da fazla kişinin seni sevdiğini öğrendim. artık benim için başka değildin, ben de senin için başka değildim. eskisi gibi seninle ilgilenmiyordum zaten.

sonra gittikçe uzaklaştık... sen de ben de eskisi gibi değildik. çok yıpranmıştık. hayır, ben yıpranmıştım. seni sevmenin getirdiği zorlukların üstesinden gelemedim belki de. üşendim, zor geldi, vazgeçtim, önemsemedim... özür dilerim. seni sevmeyi her ne olursa olsun bırakmayan onca insanın yanında ben hiç çabalamadım neredeyse.

zaten bir süredir aklımda başkası vardı. ara vermeye karar verdiğimiz zamandan önce de aklımdaydı hatta. şimdi sevdiğimden bahsediyorum.

seni unuttum neredeyse. evet herkese bahsediyorum senden ama o kadar geçmiş bir hikayesin ki. onca güzellikler içinde artık sadece üç cümle ile anlatıyorum seni ve "şu an halimden çok memnunum" diyorum. utanmaz biri gibi...

öyle birden vermedim kararı biliyorsun. çok zorlanıyordum ve sonuna gelmiştik artık. uzun da kısa da olmayan bir sürecin ardından ayrıldık ve ben başkasına gittim. seni bir yıldan fazladır görmüyordum. uzakta kalmıştın. ara sıra bile bakmadım sana, düşündüm seni ama bakmadım. unutmuşum gerçekten seni...

geçen hafta anladım bunu... seni onca zaman sonra ilk kez gördüğüm o gün... sınıfta yirmiye yakın kişiydik. hepsi pür dikkat sana bakıyordu, seni dinliyordu. ben de heyecanlandım biliyor musun? gerçekten eskiye döneriz diye düşündüm, belki arkadaş olurduk. herkesle iyiydin. herkes seni seviyordu, anlamıştım. benim sevgimin de bitmemiş olduğunu anlamıştım. seni öyle seviyordum ki... ama seni unutmuştum, bu gerçek beni mahvediyordu.

ilgim hala çok az senin için. bir yıl boyunca seni göreceğim, her hafta. tüm o seni sevenlerle beraber seni göreceğim, sana bakacağım. hatırlamaya çalışacağım, sana söz veriyorum. sen benim için bambaşkaydın. evet, şimdi halimden çok memnunum, doğru. fakat sen yine de farklısın.

o gün seni unutmuş olduğumu fark etmem ile nasıl hissetmem gerektiğini düşünmeye başladım ama bilmiyordum. arkadaşlarım "ne oldu" diye sorduğunda bir şey diyemedim "bilmiyorum" demekten başka... senden ayrılmış olmamdan dolayı üzgün olduğumu düşündüler ama aslında bu beni hiçbir zaman üzmedi. beni üzen, seni unutmuş olmamdı. seni benden daha çok seven kişilerin olmasıydı. kendimi ve seni tek sanıyor olduğum için karşılaştıklarım beni şok etmişti belki de...

üzülmüştüm. o an, seni gördüğüm zaman o kadar üzüldüm ki. heyecanlıydım ve üzgündüm. belki hislerim daha karmaşıktı. sadece üzgündüm demem ifade edemiyor tam olarak, evet...

canım matematik... uzun bir hikayemiz oldu. bitmedi evet, bir süre daha görüşeceğiz hatta ölene kadar. sen aklımda olacaksın. belki silineceksin ama bir zamanlar seni sevdiğimi asla unutmayacağım. bir tanesin. karşılaştırılamazsın. seni seviyorum. hep sevdim, hep seveceğim...

güle güle..

Yorumlar

  1. Orada 'canım matematik...' yazdığı için çok şanslısınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onun acısı az olur, gece uykunuza engel olmaz, her an onu düşünmek zorunda kalmazsınız.

      Sil
  2. bu hisleri asla bir insan için hisetmeyin bitersiniz....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor