Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yirmi birinci yaşın son bir buçuk saati

son 90 dakikadayım. 20 yaşından sonra en ilginç yaşımı yaşadım bu son bir yılda. sanırım 20 benim dönüm yılımdı, devamında gelen yaşlar ise bu dönümün etkisinden çıkamayan ilginç yıllarımın şahidi olacak. çok farklı duygular yaşadım. yaşamak istemeyeceğim şeyler oldu. çok oldu. geri dönüp silmek isterdim. öyle az buz şeyler değildi. vaktinde hissettiğim yoğun duygular sebebiyle oluşan bir pişmanlık da değildi. hala o anlarımı midem bulanarak hatırlarım. unutmak isterdim ama nefretim kurur diye unutasım da gelmiyor, bir daha o hataya düşmeyeyim diye de. o kadar mutlu başlamıştım ki 21. yaşıma. yanımda sevdiklerim vardı. üstelik 3 tane kedi yavrusuyla beraber uyumuştum. bir avucunuza alabilirdiniz üçünü de. o kadar ufaklardı yani. sonra neşe ile devam ettim. sadece iki hafta sonra mahvoldu. o zaman dünyam bitsin dedim ama bitmedi. sonra birkaç kişi ile tanıştım. nefret ettim. bitsin bu hayatım dedim. bitmedi. yeni kişiler daha tanımamak için sildim hepsini. yok olsunlar istedim. y

saate bakar mısın

ileride pişman olup olmayacağımı düşünmeden bir şeyler yaptım. birkaç dakika içinde ise pişman oldum. kendimi başıboş hissettiğimde yapıyorum böylesi kötü şeyleri. unutmak istiyorum sonra da. unutulur elbet ama ben bir şekilde aklıma getiririm olanları, yaptıklarımı. çok şey istiyorum ama istemiyorum da. mesela istiyorum ki zamanı geri alabileyim. öyle çok şeyi değiştirirdim ki. sonra diyorum ki zamanı geri almayalım, ya şimdi tanıdıklarımı tanımıyor olursam? ya da yıllar sonra yolumun kesiştiği kişilere kavuşamıyor olursam? aslında ne yapıyorsak, ne yaşıyorsak bir sebebi oluyor. evet, pişman olunası şeyler yaptım. insanlar bilse beni yargılar, yüzüm kızarır sonra. bir daha yapmamak üzere uzaklaşmaya çalışıyorum her şeyden. mesela sosyal medyadan. ama sen bir youtubersın selime. ne olacak halin? çok içindesin artık, o kadar bütünleştin ki sosyal medya ile. sen nasıl kurtulacaksın ki şimdi tüm bunlardan? bağımlısın en başta. sen tüm bu tuzaklara düştün, hepsine alıştın. kaybettin
Bu şarkı. Başım o kadar ağrıyor ki, üzüntüden mi, stresten mi, yorgunluktan mı bilmiyorum. Başımın alın kısmına parmaklarımı geçirip sert  bir şekilde kafamı boynumdan koparmak istiyorum. Dinlenmeliyim belki, bilmiyorum, çatlıyor başım. Fevkalade bir durumdayım. Acilen ağlamam gerek belki de. Birkaç gün önce ağlamıştım ama o sayılmazdı. Gerçek bir ağlama olduğuna dahi inanmıyorum. Şöyle uzun süre, nedeni önemli değil, ağlamak isterim. Yapmışlığım var ama bir dizi karakteri öldü diye ağlamıştım. Onun da bir anlamı yoktu bana göre. Ağlayabileceğim birçok şey bulabilirim aslında: Geleceğim nasıl olacak, o ne yapacak, bu ne yapacak, ben ne yapacağım, biz ne yapacağız... Bunlar hep kaygı adı altında toplanabilecek şeyler. Bana göre ağlanabilecek şeyler. Stres beni ağlatır...dı. Şimdi sadece parmaklarımdaki etleri koparıp, dudaklarımı yolup her yeri kan revan yapıyorum. Artık akacak kan kalmıyor ama ben yolmaya devam ediyorum. Stresle baş etme yöntemim bu işte. Yaklaşıyor sunumlar,