Ana içeriğe atla

Bir Şeyler Var

Sanırım beynimi meşgul eden bir şeyler var. Beni üzen, düşüncelerimi işgal eden bir şeyler. Aslında daha geçen gün biliyordum nedenini ama şimdi o nedeni beğenemiyorum. Kendimi anlamsız hissediyorum. Çok alıngan hissediyorum. Şu an herhangi bir şey beni kıracakmış gibi geliyor. Zorlanıyorum.

İstediğim şeyler yapmak istiyorum. İstiyorum. Birçok şey istiyorum ama engeller var. Mesela ben bir engelim. Ne saçma ama! Nasıl olur da biri kendisine engel olur? Aslında düşündüğümüzde gerçekten de engel kendimiziz çoğu şeyde. Birilerine suç atmamız ve "Şunun şunun yüzünden bunu bunu yapamıyorum" dememiz anlamsız. Kendimizi mi kandırıyoruz yoksa? Elbette.

Ağabeyim haklıydı. Kendime bahane üretiyorum. Birçok şeyi yapabilecek durumdayım ama kendimi kandırıp engellerim var diyorum. Yok aslında ama bunu şu an bunları yazarken bile doğru bulmuyorum. Yani gerçekten. Biliyorum, farkındayım ama aslında farkında değilim. Karmaşık bir durum. Her şeyin farkında olmak ama aslında farkında olmamak. Bahaneler üretip kendini kandırmaya devam etmek...

Acilen kendimi rahat bırakmam gerek. Kendimi boğuyor gibiyim. Kendime söz geçiremiyorum. Hep etrafımdaki insanları önemsiyorum. Onlara göre hareketlerimi şekillendiriyorum. Neden oluyor bunlar? Ah, aslında bunu yazmayacaktım. Ellerim ben başka şeyler düşünürken yazıverdi. Her neyse.

Onlara göre hareketlerimi şekillendiriyorum. Birileri bir şey dediğinde garip tepkiler veriyorum ve her ne yapma eşiğindeysem vazgeçiyorum. Belki de yanlış yapıyorum. Yanlış kişilerleyim ya da ben yanlış kişiyim.

Bir şeyler var. Aklımda çok şey var. O kadar çoklar ki. Mesela yazmak istediğim ondan fazla kurgu var. Sakince benim onları yazmamı bekliyorlar ama eminim ki destek görmeyeceğim. Neden destek göreyim ki? Asla dinden bahsetmiyorum kurgularımda. Ben sadece günah yazıyorum. Ben sadece günah çiziyorum. Her neye el attıysam böyle oldu. Her ne yaptıysam yanlışımı buldular. Yanlışlarla doluyum ben ve bunu kabul ediyorum. Doğrularım az ise azdır. Nasıl her yanlışımı birden düzeltebilirim ki? Uğraşıyorum biliyor musunuz? Uğraşıyorum ben. O kadar çok uğraşıyorum ki. Düzelmek ve normale dönmek için. Kurtulmak için uğraşıyorum.

Bunları neden yazıyorum ki?

Günlüğüm varken neden buraya yazıyorum? Bunca yıl günlüğüme yazdım, doğrusu pek de bir katkısı olmadı bana. Yani yazdıkça rahatlarsın olayı vardır ya, pek de yok gibi. Ben o yazdıklarımı okuduğumda rahatladığım söylenemez. Stres oluyorum. Çok kötü hissediyorum.

Kendimle konuştuğum için mi acaba tüm bunlar? Sonuçta her kimse beni üzen aslında yine benim. Engel olan da benim, eleştiren de benim. Gidip de bunları kendime anlatınca paradoksa giriyorum sanırım.

Yardıma ihtiyacım var demeyeceğim, şu ana kadar gelmemiş yardım daha da gelmez gibi. Sahi, tam olarak ne için yardıma ihtiyacım var ki benim? Mesela yazılarım için iyi bir editöre olabilir. Ya da bir ismek keman kursu kaydı fena olmaz. Yine ne diyorum bilmiyorum.

Aklımdan bunlar geçiyordu sadece...

Ve sanırım bu blog sitesinin amacı kendisini bile unuttu. Selime ile Saçmalıklar diye değiştirebilirim.

Çok şey istiyorum ya, ah bir de yazar olabilsem diyorum bazen. Kitaplarım basılsa vesaire. Fakat henüz bitmiş bir kitabım dahi yok. Sadece kurgularımın olduğu bir derleme yapsam iki cilt çıkar herhalde ama tamamlanmış bir kitabım yok. Başladığım çok kitap var. Başladığım ama ufacık eleştirilerle bir daha devam etmediğim kitaplarım.

Hayır böyle yapma. Bu hiç buraya olmuş mu? Bu garip duruyor. Sanki şu yanlış gibi. Neden bunu yaptın ki?

Neden umurumda ki? Çok değer verdiğimden mi? Kendime olan diplerdeki özgüvenimden mi? İnancımın azlığından mı?

Hepsi. Bana fikir almak için gelenlere dediğim o basit cümleyi bir ben dinlemiyorum sanırım. Terzi kendi söküğünü dikemezmiş ya, o tarz bir durum.

"Neden onları umursuyorsun ki?"

Berbat bir dirayetim var sanırım...

Yorumlar

  1. Çevrendeki insanlar hep konuşacak, eleştirecek... Sanki çokta umursamıyorsun senin kavgan yine seninle olmuş �� Bence kendini bu kadar basit görmemelisin çünkü her insan bir alemdir içinde kesfetmedigin nice güzellikler vardır kim bilir �� Bence iyi yönlerini keşfetmeye çalış.. (ki üniversitede ögrendigim ilk şey "kendim" di ��) Her insan zor zamanlardan geçer marifet isyana dusmeden "imtihan" oldugunu bilebilmek..
    Bir yabancının gözüyle baktım sana seni tanımıyorum �� ama taa burdan bile belli oluyor ki Sen güzel şeyleri hakediyorsun Rabbim hakkında hayırlı olanı gönlüne sevdirerek versin �� Selam ve dua ile....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor