Ana içeriğe atla

Hayatı Kısmen İyiye Çevirmenin Yolları

Henüz okuldan geldiğiniz kıyafetlerle salonun koltuğunda oturmuş elinizde telefon, saçma sapan her ne varsa bakıyorsanız hayatınız pek de iyiye gitmiyor demektir. Tamam işten ya da sadece gezip tozmadan gelmiş de olabilirsiniz fakat burada asıl mesele rahatça pijamalarınızla oturmak varken sırf üşendiğiniz için pantolon ve evde giyilmeyecek kadar güzel, bir o kadar da rahatsız kıyafet ile duruyorsanız gerçekten hayatınız iyiye gitmiyordur. 

Bir önceki paragraf size hiçbir şey ifade etmediyse lütfen yazıyı okumayı bırakıp muhteşem hayatınızı doruklarda yaşamaya devam etmeye gidin. Sizin kadar hayat neşesi zirvede olan mutluluk abidesi insanlarla muhatap olmak gerçekten istemiyorum.
 
Bugün derse gittim, ondan sonra ise bana yetilerini aşacak kadar ciddi sorunlara sahip olduğum için psikiyatriste gitmemi söyleyen danışmanımın yanına gittim. On dakika bile sürmedi konuşmamız ve sonra ayrıldık. Hoş bir ağabeydi. Gerçekten ömrümün sonuna kadar onu tanımak isterdim ama sanırım bir daha onu hiç görmeyeceğim. Her neyse.

Sonuç olarak haftaya salı günü için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden randevu aldım. Delirmedim, telaşlanmayın -eğer telaş eden herhangi biri varsa- sadece uyku bozukluğum, kendime zarar verme eğilimim ve bir miktar da internet bağımlılığım var. Tabi ki ani ruh değişimlerim, durmadan üzüntü içinde yaşamam dışında pek de bir sorunum yok dediğim gibi. 

Hayatımın iyiye gitmediğinin farkındayım. Danışmandan ayrıldıktan sonra arkadaşım ile buluştum ve sonra eve döndüm. Daha bir saate kadar üzerimde sabahın yedisinde giydiğim kıyafetler bulunuyordu. Birkaç saat daha dursam tam bir gün üzerimde durmuş olacaklardı. Yani hiç yaşamadığım bir olay değil bu. Ben aynı şeyleri kesinitisiz bir hafta giydiğim de oldu. (Evet, banyo yapmayan bir pisliktim.)


Durmadan internetle ilgileniyorum ve bugün de aynısını yaptım. Saçma sapan, birbirleri ile asla bir bağlantısı olmayan, gereksiz ve zeka düşürücü şeyler arasında dolanıp durdum. Benim eksik hücreli beynim bile artık pelte kıvamında olduğumu anlamıştı. Nevresimlerimi değiştirme vaktim gelmişti, banyo yapmam gerekiyordu ve yıkanmış çamaşırlarımı asmam lazımdı. Saate baktım... 12:10

Gecenin yarısında bunları nasıl yapacaktım ki? Gerçekten ümitsizdim. Kirli nevresimlerimi çoktan yıkamıştım ve o yeni nevresimlerin takılması gerekiyordu. Üstelik banyo yapmadığım için temiz pijama giymek de istemiyordum. Bir saat önce aklımda üstümde bulunan on yedi saatlik dışarısı kıyafeti ile salondaki koltukta uyuma fikri dolanıyordu. Neyse ki saatin geç oluşunu aldırmadan banyo yaptım, çamaşırları astım ve nevresimi geçirdim.

Hayatımı kısmen iyiye çevirdiğime inanıp mutlu bir şekilde uyumayı planlıyorum. 

Ufak bir şekilde mutlu oldum. Çok şükür.

Eğer siz de hayatınızı ufak da olsa renklendirmek istiyorsanız banyo yapın, nevresiminizi değiştirip tertemiz pijamalar giyin.

Of... Saçlarımı kurutmaya üşeniyorum.

Mutsuz olmak için harika bit neden.


İyi geceler...

Eğer bu mümkünse...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık,...

YİRMİ ALTINCI YAŞIMIN SON BİR SAAT KIRK BEŞ DAKİKASI

greyfurt sıkıp üzerine maden suyu koydum ve içiyorum. çok güzel oluyor. son bir yılda neler yaptığımı düşünüyorum. bu yıl anlatmaya değer pek bir şey olmadı aslında. aynı yerde çalışıyorum, aynı yerde okuyorum. ama taşındım mesela evet. artık başka bir evdeyiz.  beni strese sokan ve aslında beni hapseden, beni zincirleyen 4 şey vardı. iki tanesinden kurtuldum. biri ev idi biri de kötü yöneticiydi. bu yaşımda hakkımı savundum, stresimi azaltmak için çok uğraştım. eğitimler aldım, sakinleşmeye çalıştım. bu yaşımda psikolog seanslarım bitti. artık psikoloğa gitmiyorum. ihtiyacım var mı hala bilmiyorum ama şu anlık iyiyim.  bu yaşımda koçluk seansları aldım. çok faydalıydı. hayat amacımı öğrendim, neler yapmak istediğimi gördüm. hem de nasıl mış gibi yapabileceğimi gördüm. mış gibi yapmak benim için bir hayatta kalma modeli. mecburen. bu yaşımda da işimden ayrılmak çok istedim ama olmadı. önceki yaşımda nerede çalışıyorsam ve ne yapıyorsam yine aynı şeyleri yapıyorum.  eşim y...

ödev yapmak dışında her şeyi yapmaya çalışıyorum

annemin kaderini yaşadığım için evliliğimin daha 2.yılı dolmadan 2.kez taşınıyoruz. mecburen. kirada olmak böyle bir şeymiş. değişime alışık olduğum için taşınmak beni o kadar yormuyor. aksine yeni bir ev ve eşyaların yeniden yerleşmesi güzel. şimdi yaşamakta olduğumuz eve de o kadar alışamamıştım ve yerleşememiştim. bu sebeple çok çok üzülüyorum diyemem. işime de geliyor doğrusu. daha küçük ve temiz bir eve taşınmak hoşuma gidiyor.  Ödevlerim var. bir tane sunum bir de fotoğraf projesi olacak. bu sebeple fotoğraf eleme ve proje yazmak için bilgisayar başına oturdum. klavyem de var. biliyorsunuz harika güzel bir klavyem var. çok severek aldım ama belki 5 kere falan kullanmak nasip oldu. birçok şeyi de böyle heves ederek alıyoruz. arıyoruz tarıyoruz ama sonra kaç kere kullanıyoruz acaba? alabilmek tek başına nasip değil, kullanabilmek de bu nasibin devamı bence. sonuçta içeri odadaki masanın üzerinde tozlanmaya bırakılmış bir şey sana ait olsa da gerçekten nasibin midir ki? aslında ...