Ana içeriğe atla

Hayatım Daha Ne Kadar Garip Olabilir?

Mesela ben bu dönem çok da güzel ders çalışıp en azından derslerin yarısından çoğunu geçmeyi hedeflemiştim. Ne bileyim işte güzel notlar alırım, ortalamam düzelir, böyle harika bir eğitim hayatına sahip olurum, vesaire.

Olmadı.

Finallerim henüz başlamadı evet ama ben çoktan bu dönemi de hayal kırıklığı eşliğinde bitirdiğime eminim. Öncelikle yarın 3 (üç) adet sınavım var ve ben asla çalışmıyorum. Selimecim sen bir salaksın. Muazzam bir gerizekalısın.

Sinir oluyorum bu halime fakat değişiklik yapmaya da çalışmıyorum. Uğraşım hiç yok. Saçma sapan acı çekerek bu bölümde sürünmeye hiç hevesli değilim fakat olacak olan tam da bu. Geziyorum, eğleniyorum ama aslında hayatımı berbat bir uçuruma sürüklüyorum. Ben böyle biri değildim demeyeceğim. Yıllardır böyleyim. Bu hayatta ğek de fazla yaşamadığımı düşünürsek o "yıllar" diye adlandırdığım süre hayatımın yarısından çoğunu kapsamakta. Demek oluyor ki ben hayatımı her saniye daha da berbat bir hale dönüştüren yapıda bir karaktere sahibim.

Tebrikler Selime, yine anlamsız bir olguyu gün yüzüne çıkarıp kendini daha da üzdün. Bayılıyorum bu haline be.

Çok sinirliyim kendime. Hayatımı güzel bir konuma getirme kararı alıp bir güzel bu karara uyuyorum fakat asla sonunu getiremiyorum. Daha kaç kere kendime olan güvenimi sarsmam gerek? Daha ne kadar garip hale getirebilirim bu hayatımı? Kendime söz verip sonra da o sözü çöpe atıyorum. Kendisine bunu yapan başkasına ne yapmaz ki... Etrafımda insanların olmaya devam etmesi beni şaşırtıyor. Gerçekten değer miyim hayatınızda olmaya? Mesela sizi zora sokmuyor muyum ya da moralinizi dibe çekiyor muyum? Sıkılmadınız mı benden? Asla bir anı diğerine uymayan bir dengesiz ile vaktinizi heba etmeniz çok saçma değil mi?

Ah be...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor