Ana içeriğe atla

A Ğ L A

Yo, hayır melankolik bir yazı olmayacak.

Bu şarkıyı dinleyelim.

Herkesin hayatında kendine göre zorlukları var. Birilerinin üstten alacağı dersin asıl dönemindeki dersleriyle çakışması sebebiyle kafası dopdolu, birileri ailesi ile biraz kavgalı ve tüm o kavgaların birikmesi ile tüm nefreti açığa çıkmış bunu bastırma derdinde, ya da değil, birileri kendisine çıkan üniversiteye sevinip sevinemeyeceğini bilmiyor, arafta kalmış, bir başkası yine kendine söz geçirememiş, bir diğeri kendini kaybetmiş, bir diğeri kendine küsmüş, bir diğeri kendisini tanıyamaz hale gelmiş...

Hangisinin derdi en birinci diye düşünmek anlamsız. Ne kadar acı, ne kadar çaresiz olduğu önemli değil derdin, önemli olan kişinin ne kadar hissettiği, o derdi, acıyı, çaresizliği...

Tam olarak bunu kavramada zorlanıyoruz sanırım. Kendimizi daha kıdemli bir dertli olarak görüyoruz belki ya da başkasının derdinin daha şatafatlı olduğunu düşünüp eziyoruz kendi acımızı. Belki sen daha acı çekiyordun.. Belki Allah senin o yücelttiğin acının sahibine daha çok güç verdi ve o kişi bu acıyı hissetmiyor bile, sen acı içinde sürünürken...

Küçümsemeyin işte kimseyi, kendinizi de... Önemseyin insanları, kendinizi de... Allah'ın emaneti olan bedeninizi, ruhunuzu yeterince iyi besleyemezseniz o üstün yardımsever, hoşgörülü karakterinizin ne değeri kalır?

İnsanları sevin ama en çok kendinizi sevin. Değerli olduğunuzu bilin. Hata yaptığınızda ya da pişman olacağınız bir harekette bulunduğunuzda hayatı kendinize zindan etmeyin. Ya da acı vermeyin kendinize, düşünerek beyninizi patlatmayın ya da öylece saçma kararlar verip hayatınızı yokuşa doğru salmayın...

Çok acı çekiyorum, en fena durumda olan benim diye bir şey de yok bu dünyada. Herkes zorluk yaşıyor, bunu söyledim. Sabretmek gerek, bu da benim imtihanımmış demek gerek, beklemek gerek... Sabretmek gerek.

Şükretmek gerek. Neler yaşadın aslında bu hayatında, seni çok mutlu edecek... Çok güzel anıların oldu, çok eğlendin, mutlu oldun ama fark etmedin o anlarını. Sadece zor duruma düşünce yaratan bir Allah olduğunu hatırlıyor ya bu nankör insanlık, o oldu işte. En güzel anlarını yaşadın, yaşayacaksın da. O anların hatrına sabret. Tüm o olan güzelliklerin yanında bu acı ne ki, evet acı çekiyorum ama elbet bu acım da öncekiler gibi uçup gidecek. Sabret ey ruhum, ey zihnim, ey kalbim...

Sabret. Biraz da ağla. Çünkü ağlamak çok güzel bir çözüm. Ağlayamamanın verdiği acıyı bilmek istemezsin.

İyi geceler.

Yorumlar

  1. Bazen göz yaşlarımızın bile değmicegi saçma sapan şeylere üzülürüz ...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık,...

YİRMİ ALTINCI YAŞIMIN SON BİR SAAT KIRK BEŞ DAKİKASI

greyfurt sıkıp üzerine maden suyu koydum ve içiyorum. çok güzel oluyor. son bir yılda neler yaptığımı düşünüyorum. bu yıl anlatmaya değer pek bir şey olmadı aslında. aynı yerde çalışıyorum, aynı yerde okuyorum. ama taşındım mesela evet. artık başka bir evdeyiz.  beni strese sokan ve aslında beni hapseden, beni zincirleyen 4 şey vardı. iki tanesinden kurtuldum. biri ev idi biri de kötü yöneticiydi. bu yaşımda hakkımı savundum, stresimi azaltmak için çok uğraştım. eğitimler aldım, sakinleşmeye çalıştım. bu yaşımda psikolog seanslarım bitti. artık psikoloğa gitmiyorum. ihtiyacım var mı hala bilmiyorum ama şu anlık iyiyim.  bu yaşımda koçluk seansları aldım. çok faydalıydı. hayat amacımı öğrendim, neler yapmak istediğimi gördüm. hem de nasıl mış gibi yapabileceğimi gördüm. mış gibi yapmak benim için bir hayatta kalma modeli. mecburen. bu yaşımda da işimden ayrılmak çok istedim ama olmadı. önceki yaşımda nerede çalışıyorsam ve ne yapıyorsam yine aynı şeyleri yapıyorum.  eşim y...

ödev yapmak dışında her şeyi yapmaya çalışıyorum

annemin kaderini yaşadığım için evliliğimin daha 2.yılı dolmadan 2.kez taşınıyoruz. mecburen. kirada olmak böyle bir şeymiş. değişime alışık olduğum için taşınmak beni o kadar yormuyor. aksine yeni bir ev ve eşyaların yeniden yerleşmesi güzel. şimdi yaşamakta olduğumuz eve de o kadar alışamamıştım ve yerleşememiştim. bu sebeple çok çok üzülüyorum diyemem. işime de geliyor doğrusu. daha küçük ve temiz bir eve taşınmak hoşuma gidiyor.  Ödevlerim var. bir tane sunum bir de fotoğraf projesi olacak. bu sebeple fotoğraf eleme ve proje yazmak için bilgisayar başına oturdum. klavyem de var. biliyorsunuz harika güzel bir klavyem var. çok severek aldım ama belki 5 kere falan kullanmak nasip oldu. birçok şeyi de böyle heves ederek alıyoruz. arıyoruz tarıyoruz ama sonra kaç kere kullanıyoruz acaba? alabilmek tek başına nasip değil, kullanabilmek de bu nasibin devamı bence. sonuçta içeri odadaki masanın üzerinde tozlanmaya bırakılmış bir şey sana ait olsa da gerçekten nasibin midir ki? aslında ...