Ana içeriğe atla

hatalısın

yanlış yapan sensin işte. düşünemiyorsun. şu ana kadar doğru bir karar verememiş olduğunu biliyordun ama yine de ısrarla kararlarının arkasından konuşuyorsun.

sana göre değildi işte. bırak artık. sen başkasın. o kadar olamıyorsun işte. boşuna uğraştın. güzel şeyler de yaşadın ama sen karamsarsın ya sadece hayal kırıklıklarını hatırlayacaksın. kalmadı mutlu anlardan geriye tek bir saniye. sen şimdi sadece üzüldüklerinlesin. senden geriye sadece kalp kırıklıkları var. yakışmadın. sen olamadın onlar gibi. onlar kırmızıydı, sen yeşil. onlar için ne kadar normalse senin için o kadar anormaldi.

boş geliyor şimdi bunlar. neden yaptın diyorsun. boşuna yaptın işte. sadece üzüldüğünle kaldın işte. elinde ne var diye bir baksana. yok. ne var? yoksun işte

sen yoksun artık. bir önemin de yoktu. mutluyken olmuyor işte, sen üzüntülerden besleniyorsun. seni kahrolmak kendine getiriyor. seni bırakmak kendine getiriyor. yanlış düşüneceksin ve bunu asla sonlandıramayacaksın.

hatalısın işte. sen hep hatalısın. düşünebilseydin de hatalı olacaktın. çünkü düşündüğün zamanları da biliyorum. sen asla akıllanmayacaksın. kendine sığınacak bir yer arıyorsun ve sanırım yıllardır boşuna arıyorsun. senin zaten sevdiklerin varken niye uğraştın bu kadar? çünkü doyumsuzsun.

asla doymaycaksın.

daha çok kişi sev, daha çok kişi tanı, daha çok konuş, daha çok ye, daha çok uyu, daha çok mahvet kendini, daha çok acıt, daha çok ağla, daha çok kahrol...

daha da fazlasını istiyorsun.

sen hatalısın işte. yapamıyorsun. unut bakalım şimdi. unutamayacaksın.

çok hatalıydın. hata yapmaya devam edeceksin.

bilmiyorsun. sen hiçbir şey bilmiyorsun.

düşün ya da düşünme. artık bir önemi yok hiçbirinin. sen yaptıklarınla kaldın. sen üzüldüklerinle kaldın. sen ne herkesten ne de hiçbir şeyden geride kaldın. sen sadece yerinde duruyorsun. sen sadece duruyorsun. adım at bakalım şimdi. atacağın adım da sadece hatadan ibaret olacak. senin yapabildiğin tek şey bu.

hata.

unutamayacaksın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor