Ana içeriğe atla

Bambaşka bir an

Bugün 1 Temmuz 2020. 4 yıldır başaramadığım bir şeyi başardım bugün. Elhamdülillah. O kadar garip bir his ki bu. Bu kadar zamandır bunu beklediğimi bilmiyordum bile. Artık kendime 2.sınıf diyebilecek olmama inanamıyorum. Dümdüz bir eğitim hayatı yaşayıp mezuniyetimi aldığım gün olabilirdi bugün. Ama ben bugün 2.sınıfa geçtiğimi öğrendim. Bu beni mezun olmaktan daha çok sevindirdi sanırım. Zaten bu zamanda mezun olmayı tam yaşayamıyor kimse maalesef.

2.sınıf oldum. Artık bulunduğum okula daha ait hissediyorum. Zaten aittim belki ama yine de biraz uzaktım. Çünkü kendime güvenmiyordum. Hala her fırsatta başka bölümlerin puanlarına bakan biri olan kendime nasıl güvenebilirdim ki?

Fakat bugün, yani birkaç dakika önce son sınavımın sonucunu daha öğrenince kendi içimde ufak bir sevinç yaşadım. İlk başta farkına varmadım tabi ki. Sadece ders notumun düşüncesi vardı aklımda. Sonra ise birden gözlerim büyüdü. Ben bugün aslında bambaşka bir şeye sahip olmuştum..

Bu çok sıradan ve önemsiz olabilir. Eğitim hayatımın karmaşıklığını bilenler ya da aynı karmaşıklığı yaşayanlar anlar durumumu. Arkadaşlarınız mezunken kendinizi 1.sınıf olarak bilmek az da olsa insanı kırıyor be. Tabi ki kimse aynı hayat çizgisini yaşamayacak. Birçok hayat çizgisi var ve hiçbiri birbiri ile tamamen aynı değil. Bu da benim çizgimdi. Kendi içimde dertlerim ve endişelerim vardı.

Endişelerimin biri gitti. Çok şükür. Şimdi başka yeni endişeler ekleyeceğim ve bundan aşırı memnun olacağım. Çok mutluyum. Teşekkür ederim. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor