ilk defa şampuan ve peynirin fiyatını öğrendiğimde büyümüş hissetmiştim. elimde bulunan birkaç lira ile nasıl daha mantıklı bir öğün oluşturabilirim düşündüğümde de öyle olmuştu. sınavlardan ve ödevlerden yakınıp nazlanabileceğim bir annem yanımda olmadığında da büyümüştüm mesela. kendi işlerimi kendi başıma halletmeyi öğrendiğimde büyümüştüm.
bir insanın bana iyi gelip gelmediğini tartabildiğim zaman büyümüştüm. ilk kez sigortalı bir iş için sabah erkenden kalkışımda büyümüştüm. şimdi kendimi nasıl mutlu edebilirim diye düşünüp o anını saçma zevklerle harcayan eski kendimden vazgeçip yıllar sonraki kendimin mutlu olması için vaktimi doldurmaya çalıştığım kendime dönüşümde büyümüştüm.
hayatıma ciddi bir rota çizen kararlar verdiğimde büyümüştüm. okulumu, işimi, eşimi, arkadaşlarımı seçebileceğimi fark edip karşıma çıkan her kişinin ya da olayın zorunluluk olmadığını, askine bana sunulan seçeneklerden ibaret olduğunu anladığımda büyümüştüm. hayaller kurmak yerine kararlar vermeye başladığımda büyümüştüm.
bunca yaşadıklarımın yanında belki daha birçok an vardır. bunların hepsine bana yaş kattı. belki birkaç ay belki birkaç yıl. beni büyüttü. bu anıma getirdi.
bugün ise kendimi on yıldan fazla büyümüş hissediyorum. mesela bir ameliyatın kaç lira olabileceğini öğrendim. bir babanın yeni doğmuş bebeğine nasıl baktığını gördüm. bebeğin ağlayışını duydum, henüz kırışık olan bedenini gördüm. bir zamanlar seni yediren, giydiren kişiyi yedirip, giydirebileceğini öğrendim. bir başımayken daha ne kadar ağır sorumluluklar alabileceğimi gördüm. sınırımı gördüm, sınırıma yürüdüm, sınırımı geçtim. sonra da büyüdüm.
ağlayacaktım aslında. hemşire damar yolu açıyordu ve ben asla kan görmeye dayanamam. kafamı çevirmeyi unutmuştum. asla bakmazdım ben ama öyle dalmıştım ki, öyle sorumluluk altındaydım ki kan görmeye dayanamadığımı dahi unutmuşum. çok başkaydı aklımdakiler. bir başımayım ve bana bakıyor her şey.
"kızı mısınız?"
"evet"
"imza atmanız gerekiyor, gelin lütfen"
benim imzam gerekmezdi pek aslında ama gerekmişti işte, demek ki öyle büyümüştüm.
ağlamam vardı aslında, annem görseydi ağlardım ama durdum. artık ağlayabiliyor oluşuma da sevindim çok inceden. sonuçta bu yıl ağlayabilmem için dua almıştım.
arabayı bile ben kullandım. normalde navigasyonu açmazdım çünkü ilçe dışına pek çıkmışlığım yoktu yanımda babam olmadan ama gitmiştim. çok rahat gitmiştim. kuralları bozanlara da lafımı esirgememiştim çünkü ben o hataları yapsaydım kesin kadın şoförüm diye laf yerdim. kornaya da bastım. henüz radyo dinleyemiyorum ama kornaya basabilmek de bir şey benim için. telefona da bakamıyorum. iki elle direksiyonu tutabiliyorum. tek el olursa çünkü araba başka yerlere gider dibi geliyor. bunu da öğreniyorum ve büyüyorum.
doğduğum hasteneye gittik. doğduğum yerde başkaları doğuyordu ve ben onları bir bebekten daha fazlası olarak görüyordum. işte o zaman da büyümüştüm diyebilirim. bugün tüm ömrümdeki büyümemden daha çok büyümüştüm.
ta ki babam gelene kadar. o zaman gergin ellerim açıldı, kaşlarım gevşedi. sakinleştim. kaşları hep çatık bakan babam gelmişti. bu yaşadığım gerginliği ömrünün yarısından uzun zamandır, her gün yaşayan babam. acaba o bir günde ne kadar büyüyordu? aslında kaç yaşındaydı? bilmiyorum fakat şunu biliyorum ki ben dünkü benden en az 10 yaş daha büyüktüm.
Yorumlar
Yorum Gönder