Ana içeriğe atla

sabretmek üzerine

 biraz da ağlamak üzerine.

kafam karman çorman. mesela birkaç saate İngilizce konuşma sınavı var. o kadar bıktım ki şu dilden. yani yeterli artık. hayatımda İngilizce görmek istemiyorum artık be. neye çalışacağıma bile emin olamıyorum. artık tamamen kurtulsam... ilkokuldan beri öğreniyorum. artık o kadar yerleşti ki bu dil... bıraksın artık beni lütfen... türkçeyi bile göresim yok artık bayağı yoruldum şu dillerden.

muhteşem olmak zorunda değilim. bunu arada söylemem gerek kendime ki çabalamalarım esnasında perişan olmayayım. bir şeylere başladım diye devam ettirmek zorunda değilim. bir şeyler başardım diye yeni yeni şeyler başarmak zorunda değilim. hep ilerliyorum diye durmaktan korkmak zorunda da değilim. kendimi ve dünyayı buna nasıl ikna edebilirim?

biraz yoğun bir zamandayım. zamandayız. sanki hep işimiz var. sanki hep bir şeyleri kovalamamız gerek. en üretken biz olmalıyız. karantinayı değerlendiren kesimin içinde olup mutlu hissetmeliyiz. ama dinlenemez miyiz? yani hep aşırı yoğun olmak mı gerekiyor? yani sadece istediğimiz için de bir işle uğraşamaz mıyız? sırf üretken olacağız diye durmadan kitap okuyalım, spor yapalım, bir yeni hobi bulalım, çalışalım, çalışalım, konferanslar kovalayalım, durmadan zoom etkinlikleri, zoom etkinlikleri, zoom etkinlikleri...

her saniyemiz verimli mi geçmeli? karantina yokken dünyanın en üretkeniydik de şimdi mi geri kaldık yani? çok abarttık. o kadar abarttık ki şimdi tükenmiş durumdayız. mesela ben ne kadar görevli olduğum yer varsa oradan ayrılmayı düşünüyorum. benim için bu kadarı yeterliydi. sakin kalmak istiyorum. aynı anda 1 vakıf, 2 okul kulübü, 1 dernek, 2 okul dışı ders, okulda 7 ders ve tüm bunların yanında spor+kitap+hobiler falan filan. bunlara gerek yoktu. bunların bir tanesiyle de verimli olabilirim. abartmaya gerek yoktu. ibadetlerde bile abartılmaması gerektiğini belirtilirken ne bu en aktif, en muhteşem gönüllü, en harika verimli vakit geçiren ben olmalıyım yarışı? 

yoğun bir haftaya giriyorum. hatta girdim. kendimi paralamamam gerektiğini beynime işlemek için buraya yazıyorum. böyle yapmazsam sanki bu haftadan cesedim çıkacakmış gibi. yani mükemmel olmak zorunda değilsin. yaparsın, yapamazsın. olur bir şeyler. önceliklerin başka olmalı. 

bak cam şişeye su koyup yanıma aldım bile. saat sabahın yedisi. yedi buçuğu hatta. yani yanıma su alışımda bile bir heves var. ufak da olsa. 

birkaç saate Ingilizce konuşma sınavı, cuma gününe dosya teslim, pazartesi gününe ödev teslimi, pazartesi gününe Ingilizce sınavı, haftaya salı gününe sınav, haftaya çarşamba gününe sınav, haftaya çarşamba gününe ödev, bir sonraki hafta salı gününe sınav, o haftanın perşembe gününe de başka bir sınav. o kadar kötü durumda değilim sanırım canım. olur bir şeyler. sadece 3 hafta. 

ileride okuyup kendime üzüleyim diye yazıyorum. 3 hafta geçsin ki rahatlayayım. inşallah güzel şeyler olsun, güzel insanlarla güzel vakitler geçireyim. inşallah hem sabredeyim hem de rahatlamak için arada ağlayayım. gerekli bazen bu.

her neyse. saat yedi buçuk ve sanırım uykum var. bir heyecan ile erken kalktım ama sanırım abartmaya gerek yoktu. konuşma sınavından da nefret ettiğimi belirtmek isterim. şu yaşımda hala Ingilizce ile dertlenmekten de artık bıktım. hiç yolum kesişmeseydi ya da birkaç yıl önce tamamen kurtulsaydım şu dilden. twitleri ve gerekli makaleleri okuyabiliyorum. benim için bir dilden alınacak maksimum verim bu olabilir. başka da kullanma amacım yok. bıktım sadece. 

sabredeceğiz inşallah hep beraber.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık,...

hiç yapmamış olmak beni daha çok pişman ederdi

 öyle ani kararlarım oldu benim. ani demeyelim gerçi. artı eksileri hesaplayıp verdiğim kararlar oldu. yapmasaydım daha çok pişman olurdum. hiç bilmemek o ikinci seçeceği beni daha çok rahatsız ederdi. ilk seçenekteyim zaten. neler oluyor görüyorum ve daha çoğunu da göreceğim eğer ikinci seçeceğe doğru gitmezsem.  kimin asıl final canavarı olduğunu bilemiyor insan. bir anda haklıyken haksız duruma da düşüyorsun. hep planlı ve strateji ile yaşaman gerekiyor. en sonunda sen niye böyle yapmadın oluyor. oysa ki onlara imkan veren de sen olmuşsun. kendi iç dünyanda düşüncelere dalmışken birden kafanı kaldırıp çevreye bakıyorsun. meğer o kadar da basit bir denklemde yaşamıyormuşsun. işe git gel. kendini ikna et. tamam. ceket giymeyi bırak. işine bak. başkalarına bakma. insanları dinleme. sonra birden insanların yeri değişiyor. bir anda sana çeşitli suçlamalarla geliyorlar. yaşadığım tam olarak ne bilmiyorum. ama ben bunları çözmek de istemiyorum. ben bu olayların içinde de olmak ist...

YİRMİ ALTINCI YAŞIMIN SON BİR SAAT KIRK BEŞ DAKİKASI

greyfurt sıkıp üzerine maden suyu koydum ve içiyorum. çok güzel oluyor. son bir yılda neler yaptığımı düşünüyorum. bu yıl anlatmaya değer pek bir şey olmadı aslında. aynı yerde çalışıyorum, aynı yerde okuyorum. ama taşındım mesela evet. artık başka bir evdeyiz.  beni strese sokan ve aslında beni hapseden, beni zincirleyen 4 şey vardı. iki tanesinden kurtuldum. biri ev idi biri de kötü yöneticiydi. bu yaşımda hakkımı savundum, stresimi azaltmak için çok uğraştım. eğitimler aldım, sakinleşmeye çalıştım. bu yaşımda psikolog seanslarım bitti. artık psikoloğa gitmiyorum. ihtiyacım var mı hala bilmiyorum ama şu anlık iyiyim.  bu yaşımda koçluk seansları aldım. çok faydalıydı. hayat amacımı öğrendim, neler yapmak istediğimi gördüm. hem de nasıl mış gibi yapabileceğimi gördüm. mış gibi yapmak benim için bir hayatta kalma modeli. mecburen. bu yaşımda da işimden ayrılmak çok istedim ama olmadı. önceki yaşımda nerede çalışıyorsam ve ne yapıyorsam yine aynı şeyleri yapıyorum.  eşim y...