Ana içeriğe atla

HAYIRLI RAMAZANLAR :)

  Herkese merhaba :)

  Biliyorsunuz ki yaz tatiline girdik, Ramazan ayına geldik. Öyle böyle günlerimiz geçiyor.

  Biliyorsunuzdur ki bir kaç ay sonra okullar geri açılacak ve ben en zor bölüm olan SAYISAL bölümünü seçtim. Yani sırf geleceğim iyi olsun ve Matematiği güzelce öğreneyim diye bütün o Fizik-Kimya-Biyoloji ( Bermuda Şeytan Üçlüsü -.-) dersleriyle haşır neşir olmalıyım. Geçen gün Fizik soruları çözüyordum son anda kendime geldim :) Ama iyi yani konuları pek unutmamışım. Matematik de öyle gibi. Çok korkuyorum arkadaşlar. Hem İmam Hatip'ten dolayı gelen dersler hem sayısal bölümü.... ÇOK KORKUYORUM!!!
Evet ben böyle diyorum ama şimdi her gün en fazla 1 saat bütün derslere şöyle bir baksam okul açılana kadar hepsini aklımda tutmuş olurum. Yani ben de bu potansiyel var gibi. Ya da yok. Kendimi böyle kandırıyorum...

  Sonuçta evde boş boş oturup dizi izleyeceğime biraz ders çalışıp büyüyünce kendi dizilerimi çekeyim (Nasıl da aradan laf gönderdim ama :D).

  Bu arada bir kaç dizi izledim ve hala izlemeye devam ediyorum. Size o dizileri tavsiye etmeden geçemeyeceğim. İlk olarak daha dün bitirdiğim Kore dizisi olan FULL HOUSE TAKE 2 dizisi. İlk başta "Bu ne lan? Bu ne olum?" diye kızabilirsiniz ama sonrada çok sempatikleşiyor dizi :) Yani ben öyle düşünüyorum. Üstelik iki üç aydır ilk Kore dizim. Bayağı Korece'ye olan hakimiyetim kaybolmuş.

  Bir diğer dizi ise Amerikan dizisi ve süper ötesi, muhteşem, harika, feci, ay ben şok :D İşte harikulade olan ve henüz bitirmediğim dizi SUPERNATURAL !!!!!!!!!! Arkadaşlar bu dizinin ne olduğunu bilmiyor musunuz? Hiç  ismini duymadınız mı? İsmini duydunuz ama takmadınız mı? Arkadaşlarınız yanınızda konuşurlarken mal gibi kalıyor musunuz? O zaman bu diziyi izlemeye başlamanın tam zamanı :) Reklamın dibine vurdum farkındayım :) Bundan para kazanmıyorum üstelik. Yani adamlar yapmış, ben de beğenmişim. Başka söze gerek yok. İzleyin beğeneceksiniz. Tabi annem değilseniz :D

  Neyse..

  Başka bir haberim var. Şu an bir hikaye yazıyorum ve sayfa 170'lerde falan. Bu hikaye eğer sonlanırsa bu blogta yayınlamayı düşünüyorum. Yani ilk bölümü yayınlarım beğeni gelirse devam edebilirim. Yani öyle bir şey :)

  Bu arada Barbie bebek kıyafeti dikme işini bıraktım. Bir anlık bir kızgınlık ve atarla bütün dolap, kıyafetler, bebekler, ayakkabılar, aksesuarlar falan hepsini bir poşete tıkıp dolabın en üst tarafına kaldırdım. Artık uğraşmıyorum. Tek bir bebeğim kaldı dışarıda. Dolaba hepsini koyduktan sonra kenarda köşede kaldığını fark ettim. O bebeğin resmi de bu . Linke tıklayıp fotoğrafı görebilirsiniz. Yani sonuç olarak eğer bu kıyafet dikme işini özlersem bu bebeğe Rockçı kıyafetleri dikmeyi düşünüyorum. Sonuçta başka kıyafet yakışmaz. Bebek "Oyuncak Hikayesi" filmindeki bebeklere benzedi :)

  Uzun bir süredir yazmıyordum. Çünkü üşengeç bir insanım. Yani her gün dizi izlemek için bilgisayarı açıyorum ama iki satır yazamıyorum. Yazmaya başlayınca da beni kimse durduramıyor :) 

  Telefondan bloga yazı gönderen bir uygulama buldum. Bloggeroid gibi bir şeydi ismi. Oradan yazı göndermeyi öğrenebilirsem yazı göndermem daha kolay olabilir. 

  Annem de blog açtı. Blogun ismi GÜLLE YAŞAMAK . Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hayatı ve hadisleri ile ilgili bir blog. Daha iki gün mü ne oldu açılalı. Zaten ben açtım. Annem pek anlamaz bu tür işlerden :) Ama sever yani. Zaten hoşuna da gitti. 

  Neredeyse unutuyordum! Bir diziye daha başladım. Ama bu dizi şu sıralar televizyonda yayınlanmaya başlayan bir dizi. GÜNEŞİ BEKLERKEN  dizisi. Kanal D'de yayınlanıyor. Salı günleri. Bugün de 3. bölümü yayınladılar. O kadar güzel ve heyecanlı ki diziye hayran kaldım. Ama bu dizi bir Kore dizisinin Türk versiyonu. Zaten bundan dolayı izlemeye başladım. Yoksa Pis Yedili gibi bir dizi sanıp hiç umursamazdım. Kore dizisinin ismi de BOYS OVER FLOWERS . Bu hikaye bir çok ülke de versiyonu yapılmıştır. 

Japonya (Hana Yori Dango):




Tayvan (Meteor Garden):




Filipin (Brat Boys Beyond):




Çin (Liu Xing Yu):




Kore (Boys Over Flowers):




ve şimdi de Türkiye (Güneşi beklerken) :)


 

  Üstelik Japonya'nın anime versiyonu da var. Japonya versiyonuyla aynı isimde.



  Yani bu kurgu, hikaye çok tutulmuş. Ama hepsinde dört erkek öne çıkarken Türkiye de sadece iki erkek öne çıkıyor. Öbür erkekler sayılmıyor. Bu tabi ki kurgunun çok büyük bir bölümünü yıkmak anlamına geliyor. Yani Türkiye biraz kendisine uyarlamış. Zaten bence de böyle daha iyi çünkü o Kore ve diğer versiyonundakiler gibi bir erkek yapsalardı Türkiye Cumhuriyetinin kurallarına uymazdı. Yani bu konuda eleştirenleri haklı bulmuyorum.

  Her neyse :) 

  Bu günlük bu kadar. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Teşekkürler :)

  Güle güle..:)







>Kaynak<

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor