Ana içeriğe atla

Umut Dolu Fakat Bir O Kadar Da Rezil Olacak Bir Okul Dönemi Başlamak Üzere

Tüm paranızı rezil bir yıl olmasına yatırabilirsiniz çünkü gerçekten hiç iyi düşünceler yok aklımda. Gerçi iddia iyi bir şey değil o yüzden paranız sizde kalsın.

Sonuçta her ne kadar umut dolu olsam da hayatımın bir yılını daha rezil etmek için acayip hazırım.

Daha bir ay kadar olmasına rağmen bu karamsar yılın başlamasına, gittim ders programımı ayarladım. Çok sade ve beni (güya) yormayacak bir program hazırlamış oldum. Mimarlık taban puanlarına baktım, ne kadar net yaparsam ne kadar sıralamam olur diye hesaplamalar yaptım ve ders çalışacağım masayı, plastik bir balkon masası aslında, odama koydum. Üzerine kitaplarımı falan da koydum.

Odam darmadağınık ama olsun. Umudum da var ümitsizliğim de. Zaten benim hayatım bundan ibaret. Acayip umut doluyum, hayalperesttim, her şeyi yapabileceğime inanıp sonsuz bir düşler okyanusunda yüzüp dururum ama bilmelisiniz ki ben ne yüzmeyi severim ne de ıslanmayı... Boğulacağıma inanarak hayal kurmaya devam ederim. Her şeyin berbat olacağını, sonunda başarısız bir salak olacağımı bilirim. Bu hayal kırıklığımın bende oluşturduğu etkiyi biraz da olsa azaltıyor. Bir çeşit taktik de denilebilir.

Ama bu halimden yoruldum sanırım. Sonuçta hayal kur sonra kır, kur ve kır... Kur... Sonra kır... Gerçekten kalbim durmadan üzülüyor. Kendi kendimi kırıyorum. Ah canım kendim, keşke kendini sevebilsen. Oysaki eşini, dostunu ne çok seviyorsun. Bir de kendini sevsen...

Her neyse. Şizofrenik gibi gözüken garip bir yazıya dönüştürmeyeceğim bunu.

İyi geceler hayallarim.

İnşallah bir dahaki sefere sadece hayal olarak kalmazsınız.

Yorumlar

  1. Tum dusuncelerime bu yazida rastlamak... Umarim hayal olarak kalmazlar

    YanıtlaSil
  2. Hayaller hareketli canlılar değillerdir kendilerinin peşinden sabırlar bıkmadan koşan yüreklerle yaşayıp varolan virüslerdir. Yolun biterde gerçek olurlarsa sonsuz ,yol yarıda kalıp yürekli tarafından terk edilirlerse yok olurlar. Sende milyonarca hayal virüsünü sonsuzluğa kavuşturacak kadar yürek ve azim var biraz kendine güvensen be gülüm...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor