Ana içeriğe atla

ay yok artık

 saat sabahın yedisi ve ben erken uyandığım için sabahın yedisi değil. UYUMADIĞIM İÇİN sabahın yedisi. tamam dönemim bitti.



dönemim bitti.



neyse bu konuya gelicem ama yani dönemim bitti diye sabahın yedisine kadar duramazsın selime. ve yani Harry Potter lanetli çocuk kitabını dinledim youtube'ta. Weasley soyadını veasley diye okuyan bir seslendirmenin eşliğinde dinledim. profesör MAKGONAGAL falan diyordu. bir insanın bu net isimleri okuyamamısını anlayamam asla. yani bilmemesi için muhteşem bir Harry Potter sansürü yemeli ya da yaşı biraz vardır diye düşünüyorum. sesten anladığım kadarıyla ciddi bir sansür yemiş arkadaş. sansür yediğin kitabın devamı olarak sunulan tiyatro türü metni de okumaya gönüllü olmazsın diye düşünüyorum. zaten yorumlara kapamışlar. ama bakın kadın mı erkek mi anlayamadım seslendiren kişi uğraşmış. 6 saate yakın bir videoydu. YOU TRIED dicem sana sadece kardeşim.

sonuçta türkçe okunmuş tek video oydu. yoksa dinleyecek başka bir yer bulamazdım. kitabını da almadım yani arkadaşlar. ablam almıştı zaten ondan alır okurum diyordum ama sonra niye okuyorum ki dedim. dördüncü kitabın da çoğunu dinlemiştim. dinlerken keşke kitaplığımı düzenleseydim diyeceğim de yuvarlanmayı tercih ettim.

 çünkü dönemim bitti.


bu muhteşem olayın üzerinde tam olarak duramıyorum çünkü yani korktuğum oldu ve boşluğa düştüm. birkaç tane dizi film izleyeceğim ve sonra okul açılsın diye gün sayacağım. ben şımarmışım arkadaşlar bunun başka açıklaması yok. neden okul dönemi yaşadığım işkence sebebiyle yerlerde sürünüyorken tatilde yine okul açılsın diye bekler ki insan? ne zaman bu sevdam bitecek pardon yani ben biraz korktum bu durumdan.


neyse konumuz benim gereksiz okul sevdam değil.


saat sabahın yedisi gerçekten. gittim kitabı bitirdim sonra kitabı incelemiş olan sevdiğim kanalların videolarını izledim. kimse mutlu değil kitaptan. ben bile bazı yerlerine bu ne saçmalık ya dedim. hem de sesli bir şekilde. kimle konuşuyorsun sen? bilmiyorum cidden.

ya bazı yerler cidden yani bu ne dedim ya, net bir şekilde. benim çıtam çok düşüktür. bunu beni tanıyan bilir. ben şok olacağınız dizi filmleri beğenmiş üzerine bir de o dizi filmlere ağlamış bir tipim. ben eltilerin savaşının son sahnelerinden birine oturup ağladım da ağladım. sonra birkaç ay geçti açtım aynı yeri sırf ağlamak için yine izleyip ağladım. filmi bilenler ve beni bilenler nerede ağladığımı çok net anlar.

 neyse işte demek istediğim ben bile bu hikayeyi saçma bulduysam artık muhteşem aşırı üst düzey kritikçi eleştirmenler ne der yani. filmegitmedenönce kanalı sahibi cemin bu hikayeye kötü eleştiri yapmamasına da şok oldum. nasıl yani? nasıl ya Cem sen her şeyden nefret ediyorsun sanıyordum :D


her neyse .


ne çok her neyse dedim. artık uykum da geldi doğrusu. 


hazır UYUMAMIŞKEN namazı kılıp yatayım.


dönemim bittiği için yuvarlanacağım. şöyle bir 3 hafta tatilim var. tatlı okulum beni düşünüp 3 hafta tatil sundu bize. 3 hafta ara tatil nedir? dalga geçiyor sanırım arkadaş. dönem üç buçuk ay sürdü ve acı çektik, burada bize asla nazik davranılmadı sayın okul. 3 hafta ne? biraz bizi önemsiyor gibi yapıp 1 ay yapabilirdin bunu. ama neyse.


zaten ben 2.haftanın içinde okulu özlerim. böyle rezillik görmedim.


gidip yuvarlanayım.


Allah kabul etsin her ne tür hayırlı iş yapıyorsanız. hadi güle güle.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor