Ana içeriğe atla

önümdeki 3 hafta

 3 hafta sonra bu yazıyı okuyup iyi ki o günde değilim diyeceğim. çünkü önümde 1 sunum, 4 araştırma ödevi, bir proje dosya teslimi, 3 tane de sınav var. 3 hafta içinde hepsi nasıl bitecek bilmiyorum. bu dönemin bitmesini istiyorum. bu kadar zor bir dönem geçirmedim. yüksek ihtimal ilerideki dönemlerimden daha rahat bir dönemdi. hazırım doğrusu. korkmuyorum yani şikayetçi de değilim. hiçbir şeyi yapmak zorunda değilim. istediğim için okuyorum, istediğim için katlanıyorum. bu düşünce olunca aklımda daha rahat oluyor. stres olduğumu anladığım anda duruyorum. değmez o kadar da çünkü. hayati bir mesele yok ortada. alt tarafı birkaç ödev yığını.

aslında tatilin gelmesini istemiyorum gibi. çünkü yüksek ihtimalle tatilimi güzel değerlendirmedim diye kendime kızarım ben. mantıklı bir tatil geçiremiyorum. bu yüzden de okudun yeniden açılmasını istiyorum. okul beni mantıklı işler yapmaya itiyor. tek başına bırakıldığımda mantıklı biri değilim kesinlikle. biri bana bir şeyler desin ve onu yapayım..

geçen düşünmüyor olduğumu fark ettim. değerli arkadaşım ebrar belirli zamanını düşünmeye ayırıyormuş. yani bunu böyle demedi ama bana "geçen şunu düşündüm" dedi. ben düşünmediğimi fark ettim. hadi canım illa bir şeyler düşünüyorsundur diyorsanız düşündüğüm şeylerin hepsi okulla alakalı. kusura bakmayın ama asgari ücret üzerine yapacağım ödev için plan düşünürken ben buna düşünmek demem. ben buna çalışmak derim. ayrıca asgari ücret meselesi, ekonomi, işçi-işveren çatışması, herhangi bir siyasete dokunan meseleden nefret ederim. rabbim artık sadece aile sosyolojisi üzerine araştırma yapabileceğim zamana geleyim. tabakalaşma dersi gibi aile ile alakası olması mümkün derste gidip ekonomik sınıf konusunun bana çatması nasıl bir şanssızlık olabilir? her neyse. sendikalar cart curt, milyon şey okumak zorundayım. o berbat ödevi şu an düşünmek istemiyorum. sıralama olarak henüz ona sıra gelmedi. bakalım nasıl yetiştireceğim. inancım asla bitmiyor ama sonuçta önce şöyle baştan stres olup biraz daha dudaklarımı koparmalıyım.

inşallah bu ara tatilde yazma şevkim geri gelir ve aniden yazmaya başlarım. düşünsenize, kurgu yaptığımı............ bakın şu an düşünüyorum. vay be sanırım düşünüyormuşum. eh tabi düşünüyorum. insan illa ki bir şey düşünür. mesela ben sevdiğim insanları düşünürüm. onlarla vakit geçirdiğimi düşünürüm. çok özledim herkesi. ailem ve sedef başta olmak üzere. sedef bu arada benim kedimin adı. yani bu bilgiyle ne yapasaksınız bilemem ama dünyanın en harika kedisi. onunla tanışmadan önce kedileri zaten muhteşem bulurdum ama şimdi sedefcim bir tane. 2 hafta sonra 2 ay olacak. ailemden uzaktayım. istanbuldan uzaktayım. tatlı odamı da özledim doğrusu. 2 hafta sonra istanbula gidiyorum inşallah. 1 hafta daha ödevlerle cebelleştikten sonra ailemle rahatça vakit geçirebilirim. mesela anneme sarılarak şöyle bir saat oturabilirim. bu güzel bir plan. bunu yapayım.


bu süreçte birkaç kere ağladım. hepsi de dizi-film karakterleri sebebiyleydi. kendi yaşadığım olaylara ağlamayı bıraktım zaten. ya henüz evlenmemiş olduğum halde çocuğumu özleyip ya da elveda rumelideki karakterin ölüm sahnesini izleyip ağlıyorum. 2020de oldukça ağladım. gerçek bir üzüntüden dolayı bir kere ağladım. o da arkadaşım ağladığı içindi. geçen yıl çok kişiyi kaybettik. iki arkadaşım babasını kaybetti, ben dedemi kaybettim. bir arkadaşım gencecik ablasını kaybetti. birçok kişi daha dedesini veya nenesini kaybetti. akrabalarını, dostlarını, eşleri, dostların kaybetti insanlar. Allah bu yıl bizi mutluluktan ağlatsın inşallah. geçen sene için ağlama konulu dua almıştım. çok şükür üzüntüden pek ağlamadım. dizi-film karakterlerine ağlıyor oluşumu saymayacağız diye düşünüyorum.

bu yıl her zamanki gibi başarı istiyorum. ramazandaykendi oruç açma öncesi o ilk lokmadaki duada da hep başarı isteyen biriyim. bu kadar başarıyla ne yapacaksam artık... doğrusu kariyer düşkünü biri değilim. sırf sıkıntıdan böyleyim. evladım olsa umurumda olmazdı, 24 saat çocuğumla oynardım. geçen gün aptal İngilizce dersim için "ölmeden önce yapılacaklar listesi" konulu bir yazı yazdım. profesör olmak istiyorum dedikten sonraki cümlem anne olmak istiyorumdu. selime ikisini aynı anda olamazsın canım. işte buna hayalperestlik deniyor. şimdi Google'a anne profesörler yazacağım. hayalperestlik değil bu görürsünüz.

örnek bulamadım ama genel olarak anne olan profesörler var. neyse konu niye buraya geldi bilmiyorum. sonuç olarak profesör olmak isterim doğrusu. sanırım mimarlık fakültesi okuyamayacağım. mimarlık da olmasın ne yapalım. 10 yıl boyunca istemiştim mimar olmayı. ufacıkkenki selimeye ileride sen sosyoloji üzerine akademik kariyer yapacaksın deseler sosyoloji ne, derdi. evet ben sadece ev çizmek istiyordum. 

çok yoruldum birden. kendimi üzmeyeceğim. birden fazla şey olamazsın işte. kendine bir yol çizebilirsin. tamam önceden hem astronomi, hem geometri, hem edebiyat, hem matematik, hem fizik cart curt her alanda iyiydiler falan ama diler insanlar nasıldı? yani şu an biz çok yönlü insanları duyurmazken şu an bu imkansızmış ki göstermekteyiz ama o eski zamanlardaki herhangi bir evdeki insan da mı çok yönlüydü ki? o zamanki insanların instagramı yok diye daha fazla vakti var evet bunu kabul ediyorum ama bence her vatandaş çok yönlü değildi. şu an ben instagrama girmesem mimar da olabilirdim demiyorum tabi ki ama zaten bence şu an da çok yönlü insanlar bulunuyor. bulunacaktı. eğer küçükken tabletten izletilen aptal videolar olmasaydı o çocuk çok yönlü olabilirdi mesela. bu hipotezim üzerine ileride araştırma yapabilirim. inşallah ileride doğacak çocuklar daha iyi ailelere doğar ve toplum daha da iyileşir. 

mesela aptal insanların çocuk sahibi olmasını istemiyorum. aptal insandan aptal çocuk çıkması yüksek ihtimal. o zaman toplum da aptallaşacak. ileride aile sosyolojisi üzerine sözü geçen biri olduğumda (bu habertürkte açık oturuma çıkmakla ölçülmezse sevinirim) ülkeye çocuk sahibi olma yetkinliği sınavı getirmeyi önereceğim. bunun üzerine ciddi çalışma yapıp bu yeterlilik testini yaptıracağım. çocuk sahibi olmak yasak olacak kardeşim. yeterliliği olmayanlar çocuk sahibi olursa acilen o kişilerden çocuğu alıyoruz. ya da bu çok canice oldu. bedava prezervatif dağıtabiliriz, bak bunu beğendim. ayrıca bir cezası da olmalı bu işin. yeter artık. herkes 3 çocuk yapsın cart curt. bu anne baba saçma sapan ise bu 3 çocuk ülkeye +3 değil -3 olarak gelecek. hatta bu 3 kişi de ürerse... rabbim bu -9 falan demek basit hesapla. 

her neyse. düşünüyorken bunları düşünüyorum işte. bu düşünmekten sayılıyorsa bayağı düşünüyorum. beynim patlayabilir. konu niye buraya geldi bilmiyorum. bu arada bu siteye yazı atarken yazıları 2.kere okumadan atıyorum. yani aslında hiç okumadan atıyorum. yazarkenki okuma okumadan sayılmaz bence, çünkü yazıyorum.... yani yazım yanlışlarım hızlı yazmaktan kaynaklı kötü durumda olabilir. aman zaten muhteşem yazmak istesen cümlelere büyük harfle başlardım ama inanın hiç uğraşamam. yeterince yazı yazıyorum hocalara. kaç tane ödev yaptım bilmiyorum. sayısız google aratması, sayısız sekme açılır. linkler alınıp o linkten aldığım notlar yazılır. x ödevi notlr dokümanı diğer sekmedeyken x ödevi diye başka doküman açılıp oraya o notlardan asıl metin yazılır. daha sonra metnin son hali kontrol edildikten sonra translateten fransızcaya çevrilir. evet canım tabi ki ödevi önce türkçe yazıyorum fransızcam o kadar iyi değil yani. bonpatron sağolsun. o da metindeki grameri kontrol ediyor. sorunlu yerlere müdahale ediyorum ve metin hocaya yollanıyor. online eğitim sağolsun, kendi başıma el sözlüğüne bakıp cümle kurma yetim yok oldu. inşallah fransızca konuşma yetim de tamamen yok olmaz.


üf konuşasım mı vardı ki?

saat 00.01.


inanmayacaksınız ama 40 dakikadan fazladır yazıyorum. şimdi baktım da bayağı yazmışım. bu ne be hala yazıyorum. gitsene artık.

hadi bay.

Yorumlar

  1. Yazılarını okumak oldukça keyif verici ve inan bana çok iyi yerlere geleceksin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor