Ana içeriğe atla

öyle gelir

zaten çoğu şey bana öyleymiş gibi gelir. sonradan anlarım. ama o kadar çok sonradan anlarım ki artık anlamamın da bir anlamı kalmaz. öyle gelir. 

hayaller içinde savrulursun. seni mutlu ettiğini sanarsın ama seni zehirler. sonra o zehirden dolayı öleceğim sanırsın. öyle gelir. ama ölmezsin. bir sonraki hataların için yaşamaya devam edersin. çünkü ders alamazsan aynı dersi farklı öğretmenlerle, farklı sınıfta, farklı bir gün alırsın. sınavını geçemediğin sürece bu devam eder.

düşünmeye vakit bırakmazdım. düşünürsem üzülürüm diye. üzülürsem atlatamam ve mahvolurum sanırdım. öyle gelirdi işte. gelmedi. mahvolmadım da. üzülsem de atlattım. her şey bir şekilde geçer çünkü. gelir ve geçer. 

kimse de öyle kolay kolay ölmezmiş. en ağır sandığın duygudan bile bir şekilde kurtulurmuşsun. bu ilk dersim değildi. çok kez kötü olay yaşadım. her seferinde de perişan olana kadar ağladım. ama geçti işte. bir daha yaşayamam sandım, bir daha kimse ile konuşamam sandım, öyle geldi çünkü. bir daha mutlu olamam sandım. mutlu da oldum, yaşadım da. daha çok kişi tanıdım. daha çok keyifli vaktim oldu. 

en kötü şeyler hep senin başına gelir sandın. çünkü insana öyle gelir. başrol sensin sanırsın. başrol olduğun için çevrendeki herkes sana odaklı yaşıyor sanırsın. öyle gelir. başrolsün diye harika bir hikayen olmalıdır ve en harika aşkı sen yaşamalısındır. ama belki de aşk lazım değildir. sıcacık bir el yeter. kimse de ölmez aşktan maşktan. öyle gelir. öyle gelir sadece. başrolsün ya aşktan dolayı ölürüm sanırsın. ama öyle olmaz. 

gerçekten de lazım değildir. üstelik aşk nedir? eğer cidden varsa da ben yaşamamışım. eğer cidden bu kadar methedilen bir şeyse ben henüz görmedim. yaşadığım hiçbir duyguyu sevinçle ve hasretle anmıyorum çünkü. lazım değilmiş ki bunca yıl da bir güzel yaşamışız. artık yaşayamam dediğimiz anlardan sonra bile yaşamışız. artık düzelmez, mahvoldu her şey dedikten sonra da devam etmişiz. kötüsünü düşünmüşüz ve pes ettiğimizi sanmışız. öyle gelmiş o an. ama sonra yine de devam etmişiz işte. çünkü öyle gelir insana. bir an da olsa öyle gelir ve sonra yaşamaya devam eder. 

öyle gelir. sonra da geçer ve gider. her şey geçer. gelmeyen de gider. 

**

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canım abim ve ablam...

Keşke şimdi ben 7 yaşında olsaydım, ablam 10, abim 13...   Üçümüz bir odada uyurduk. Ben yer yatağında yatardım çünkü daha küçüktüm. Abim ile ablam ise ikiye ayrılmış bir ranzanın iki ayrı yatağında yatarlardı. Geceleri karanlık olunca korkardım, o yüzden hiç uyumayalım isterdim. Abim tembellik yapar asla okul için bir çabaya girmezdi. Ablam incecik bir kızdı, o ne yapsa onu taklit ederdim. Yeni ilkokula başlardım ben de. Yazmayı falan bilmiyorum, okumayı da.. Abim okula gitmeye can atıyorum diye beni garipserdi. Şimdi anlıyorum garipsemesini ama birinci sınıfa başlayacaksın deseler, ben yine can atarım. Ne güzel, bulanık yıllardı.  Ablamla uyduruk ama özgün oyunlarımız vardı mesela. Ne kadar iyi anlaşıyorsak bir o kadar da kavga ederdik üçümüz. Babam evin koridorunun tavanına bir kanca asar, ona bağladığı ip ile salıncak yapar, biz de sallanırdık. Sonra babamın kocaman terlik giymiş ayaklarına otururduk, bizi ayakları ile taşırdı. Biz onu çok güçlü sanırdık, güçlüydü de a

KARUTA

  Merhaba arkadaşlar,   Size farklı bir yazıda sırf Karuta oyununu anlatmak istiyorum.   Chihayafuru animesi Karuta isimli bir kart oyunu etrafında dönen bir anime. Ve ben bu oyuna aşık oldum. O kadar havalı bir oyun ki size anlatmak istiyorum. Japonya'nın önemli şairlerinden toplam 100 adet şiir bulmuşlar ve bu şiirleri kartlara yazmışlar. Toplam 200 kart var çünkü 100 tanesi oyunda kullanmak için 100 tanesi okuyucunun okuması için. Önce iki kişi bu yüz karttan 22'şer tane alıyor ve önüne üç sıra olacak şekilde şiirler gözükür halde diziyor. Okuyucu da bir kart seçip kartı okurken o kartın aynısını oyuncular oyun sahası içindeki kartların içinden bulup kartı almaya çalışıyor. Oyunun başında 15 dakika kartların yerini ezberleme süresi veriliyor. Çok hızlı olunması gereken bir oyun. Kartları alırken fırlatabiliyorlar. Yani annemin deyişiyle "pervasız bir oyun" :) İşte bu pervasızlığı da beni benden aldı arkadaşlar :)   Karuta kartları alttaki resimdeki gibi am

yeni klavyemle bir yazı

 bugün hayatımda gördüğüm en tatlı klavye ile bu yazıyı yazıyorum. ayrıca bugün ilk defa fizik tedaviye gittim. nasıl olduysa artık (bence birileri nazar değdiriyor bana düzenli olarak) diz kapağımı kaydırmışım. hayatımın kaydığı yetmiyormuş gibi..... xd bunlar hep şaka. sonuçta başımıza felaket gelmedi. ayrıca çok güzel bir klavyem var. aylardır manyak gibi klavye bakıyordum. şöyle en tatlısından bir klavyem olsun istemiştim. hem de pembe. zaten pembe bir mausum var. ya da fare. nasıl yazılıyorsa, inanın hiç umurumda değil. bugün işe gitmeyi bırakmak mecburiyetinde kaldım. aslında uzun süredir de işsiz olmak nasıl bir şey merak ediyordum. yani ertesi gün için yapman gereken hiçbir şey olmadığında nasıl yaşanıyor bilmek istiyordum. artık önümüzdeki 20 gün kadar bir süre ertesi günümün önemi yok. fizik tedaviye gideceğim ve sonra da eve döneceğim. garip. bu bir deneme süresi gibi. iş hayatının, daha doğrusu bir kurumsal şirket çalışanı olmayı kabullenmek ve sindirmek benim için çok zor