Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Benim Bakışımdan Balıkesir

  Balıkesir. Her yıl iki kere gittiğim, annemin doğduğu, güzel şehir.. On altı yaşındayım ve bu en az otuz iki kere Balıkesir’e gittim demektir. Her gittiğimde farklı şeyler gördüğüm, kısmen düzenli, kısmen yarım kalmış bir şehir kendisi.   Hatırladığım ilk Balıkesir ziyaretimde dayım herkesi toplayıp dereye götürmüştü. Derenin biraz uzağındaki ihtişamlı şelale hiç aklımdan gitmiyor. Bir de beni ve kuzenlerimi korkutan heyecanlı keçi sürüsü…   Balıkesir’in sokakları New York sokaklarına benzer; düz ve birbirine paralel caddeleri vardır. Caddelerin arasındaki yerleri ya bomboş araziler, ya evler/binalar, ya da yarım kalmış inşaatlar doldurur. Balıkesir insanının tümü müteahhit gibidir, meslek olarak değil tabi ki. Çoğu kişi arsa alır, evin taslağını çizer ve ufak, iki-üç katlı bir apartman diker. Bu apartmanın ilk katlarında yaşanır, son katı ise büyük ihtimal turuncu tuğlalar ile bir başına bırakılır. Yıllarca da öyle durur.      Anneannem ile dedemin evlerinin ve hemen k

Kahve Zamanı

Kuzuluktayım. Adapazarı-Kuzuluk, İhlas Tesisleri. Şu anda da Atik Aile Çay Bahçesinde, ailemden uzak kahve içiyorum. Burası gerçekten güzel. Kahve de güzel. Zaten paketi sıcak suya döküp getirmişler. Yani karıştırmamışlar ama  olsun. Ben karıştırdım. Elime mi yapışacak??? Bileğimdeki harika varlık ablamın hediyesi olmakta. Kıskanabilirsiniz. Ama nazar değdirmek yok. Bugün cumartesi ve tatili fırsat bilip buralara geldik. Ben de internetsiz olarak sürünüyorum. Yani bu yazıyı da önce telefonun not defterine kaydettim. Canım ablam sağ olsun onun telefonundan paylaşıyorum. Önümde defter var. 'Reha ve Hevin'i yazıyorum. Hani şu kimsenin takmadığı hikayem. Şahsen bu hikaye bitsin yayınevlerine göndereceğim. Çünkü hikaye güzel. Okumadan bilemezsiniz.  Neyse. Neden kızdım bilmiyorum. Devam. Ve burada bulabildiğim tek kalem olan turuncu tükenmez kalemimi de size tanıtmış oldum.  Kahvem bitince bir kaç Yasin okumayı düşünüyorum. Malum, Soma&

CİDDİ

      Bu yazı kendi hayatını yaşamak isteyen bir kişinin şu sıralar oluşan Türkiye'nin siyasi sorunları hakkındaki düşünceleri konulu bir yazıdır. Rahatsız olacaksanız lütfen okumayınız.   Ben tarafsızım. Ben hiç bir partiyi tutmuyorum. Hiç bir cemaatte değilim. Ben 16 yaşındayım ve oy da kullanamam zaten. Ben başörtüsü takıyorum. Türban değil. Gerektiğince tesettüre uyarım. İmam hatip lisesinde okuyorum. Bir buçuk yıl boyunca, dinimin gerektirdiği bir şey olmasına rağmen başörtüsü takamadım, başımı açarak okumak zorunda kaldım.   Ben laik biriyim. Laik sözlükte "Din ve devlet işlerini karıştırmamak" demektir. Ben okurken dinimi araya karıştırıp başımı açmak istemiyorum. Şu an laiklik kavramı o bilindik sözlükteki anlamında değil. Ben ailemin yanında bile "Laik biriyim" diyemiyorum. Evet, "gerçek" anlamında ben Laik biriyim ama şu dönemde bunu dersem CHP'li oluyorum.   Ben devletimi seviyorum. Türk olduğum için, Türkiye de yaşadığım için ke

Acele

Okula gitmek için evden çıkmama 5 dakika var ve ben bu kısa zamanda blog yazısı yazmaya çalışıyorum. Size bir fotoğraf paylaşmak istedim. Bu fotoğraftaki yazı bana ait. Bir sure ayetinin bir kısmı. Anlamı ise şöyle "Şüphesiz Allah, kendini beğenmişleri sevmez" Hadi hayırlı günler.

Ben Ki...

  Ben ki Kore fanı bir kızım. Korecem iyice gelişti. Kore ülkesine dair bilmem gerekenleri bilirim. Saçma Korece kelime oyunlarını anlayıp gülerim. Hep korece şarkı dinlerim ve ezberlerim. Şarkı dinlerken neyden bahsettiğini az buçuk anlarım. Kore'nin ünlü kesimi ile ilgileniyorum. Hata mı? Yanlış mı? Saçma mı? Evet öyle. Herhangi bir insanın yaşamı neden umrumda? Sırf güzel şarkı söylüyor diye mi? Ya da iyi dans ettiği için mi, yakışıklı olduğu için mi? Belki de çok eğlenceli olmalarından dolayı beni mutlu ediyor olmaları onlar ile ilgilenmeme neden oluyordur? Kendimi mi kandırıyorum? Ruh halimi ve moralimi onlara göre ayarlıyor olmam çok yanlış. Fazla bağlanma olayından kaçan biri olarak tanımadığım koreli heriflere bağlanmak kendimle çelişmekten başka hiç bir şey değil.    Ama yine mutluyum. Bu kendi içimde çelişmeme neden olan düşünceler mutlu olmamı enelleyemez. Hem artık o kadar kore ile ilgilendiğim söylenemez. Türkçe şarkılar dinliyorum. Şebnem Ferah'ın son şarkılar

Uyku Gelmedi.

  Sinirlerim bozuluyor. Bazen diyorum ki birini evire çevire döveyim. Ama kızgın olduğum kimse yok. Sinirimi atabileceğim kimse yok. Twitter dan hayali kişilere atarlı tweet ler atıyorum. Bu kadar olabiliyor anca. Aşırı sinirliyim ama nedeni yok. Mutluyum da aslında. Hatta bulutların üzerinde uçuyorum bilir misiniz? Perşembe gelsin diye bekliyorum. Nedenini söyleyemem. Sadece o gün önemli.    Hafta sonuydu. Okula yirmi yıldır gitmiyormuşum gibi hissediyorum. Bu harika bir şey. Hiç bir ödevimi yapmadım. Sınav haftası gelsin istiyorum sadece. Sınav olalım ve bütün hocalar çenelerini kapatsın. Hiç birinden de haz almıyorum. Bütün yetişkinler bana saçma geliyor. Hatta benim yaşıtımdaki maloşların hepsi saçma geliyor. Hepsi maloş işte. Bana bir yararı olmayacaksa hepsi defolsun gitsin. Kendimi düşünen bencil bir kızım ve bundan gurur duyuyorum. Bana her türlü kötü lafı söyleyin umrumda değil. Ben zaten en ağır lafları kendimden duymuşum, sizin sümüklü laflarınıza mı darılacağım?? Gerçe

Karakalem

8. Sınıftayken saygıdeğer resim hocam karakalem resmimi çok beğenmişti. Ben de o zamandan beri karakalem çizebildiğime inanırım. Geçen sene hiç resim çizmedim ama bu yıl saygıdeğer bir arkadaşımın tavsiyesi ile resim çizmeye başladım. Tabi ki koreli boyların resimleri...... İlk bunu çizdim. Tamamen zaman geçsin diye çizmiştim. Exo dan Luhan. Bu resim benim için çok özel. İlk defa gözlük çizdim ve herkes beğendi. Sonrada hep gözlüklü resimler çizdim asdfg Infinite den Kim Sunggyu. Bu adamı Justin Bieber a benzetiyorlar ama o B.A.P den Bang Yongguk. Hem Justin e benzemiyor. Benzetenler halt etmiş.... Bu da Exo dan Luhan. Luhan ı pek sevmem ama yüzü güzel olduğu için resimde çizdiğimde güzel gözüküyor. Çirkin çizsem de herifin tipi kurtarıyor. Hayırlısı. Belki bir gün yine resim çizerim. Bir buçuk aydır çizmiyorum. Böyle bir şey işte. Neyse bu kadardı anlatacaklarım. Güle güle...

Şubat Ayı

Pekala başlık çok salakça ama ne yazacağımı bilemedim. Müzik dinleyerek yazıyorum bu yüzden mantıklı cümleler beklemeyin. Yıllardır yazmıyorum değil mi? Mantıklı bir bahanem yok maalesef. En son yazdığım yazıdaki bataklığa batmış halimden çok farklıyım artık. Bataklığa çıkamayacak kadar battım. Nefes alamayacak haldeyim. Kurtaran biri yok. Birinin kurtarmasını istemiyorum da. Kurtarılamazmışım gibi.  Çok karamsarım ama normalde böyle değilim. Burayı bir nevi dert anlatma yerim olarak görüyorum. Aslında profilimde resmim olduğu halde bu kadar dürüstçe şeyler yazmam çok riskli ve salakça. Hatta bu yazdıklarımı normal hayatta gördüğüm insanlar da okuyor. Peki ne özelim kaldı? Umursuyor olsaydım blog açmazdım. Neyse bu konuya neden geldim ki?... Size bir gün içinde yaptıklarımı anlatmayacağım. Ya da okulda neler oldu falan. Dersler işte. Saçma sapan ilerliyorlar. Yazar olmak istiyorum. Buraya da yazayım ki belki gerçekleşmesi daha kolay olur. Yazar olmak istiyorum ama öylesine d