Balıkesir. Her yıl iki kere gittiğim, annemin doğduğu, güzel şehir.. On altı yaşındayım ve bu en az otuz iki kere Balıkesir’e gittim demektir. Her gittiğimde farklı şeyler gördüğüm, kısmen düzenli, kısmen yarım kalmış bir şehir kendisi. Hatırladığım ilk Balıkesir ziyaretimde dayım herkesi toplayıp dereye götürmüştü. Derenin biraz uzağındaki ihtişamlı şelale hiç aklımdan gitmiyor. Bir de beni ve kuzenlerimi korkutan heyecanlı keçi sürüsü… Balıkesir’in sokakları New York sokaklarına benzer; düz ve birbirine paralel caddeleri vardır. Caddelerin arasındaki yerleri ya bomboş araziler, ya evler/binalar, ya da yarım kalmış inşaatlar doldurur. Balıkesir insanının tümü müteahhit gibidir, meslek olarak değil tabi ki. Çoğu kişi arsa alır, evin taslağını çizer ve ufak, iki-üç katlı bir apartman diker. Bu apartmanın ilk katlarında yaşanır, son katı ise büyük ihtimal turuncu tuğlalar ile bir başına bırakılır. Yıllarca da öyle durur. Anneannem ile dedemin evlerinin ve hemen k
Aklımdan ve kalbimden ellerime ulaşanlar...