Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kan içiyorum

Ve tadı o kadar da kötü değil. Ayrıca kanın bulaştığı parmaklarınız da o kadar korkunç gözükmez. Akması durmayan bir yaranız varsa eğer, kan içmeyi engelleyemezsiniz. Ya da engellemeyi istemezsiniz. Öyle bir zaman gelir ki, bulunduğunuz o çaresizce gelen durum artık o kadar da size sorun olarak gözükmez. Engellemeye de çalışmasınız. Öyle devam eder hayatınız. Kan durmuyor. Zaten hep o aynı yer kanamaya başladı mı uzun süre kanamasını durduramam. Bu böyledir. Belki de o yer en önemli damarın geçtiği yerdir. En önemli yerimdir. O olmasa kanamazdı ya da bu kadar çok kanamazdı. Belki de o olsa kanamazdı. Aslında kan o kadar da sıcak değil. Hikayelerdeki betimlemeleri yapanların kana dokunduklarından şüpheliyim artık. Ya da durun, bu kadar katı olmamalıyım. Belki benim kanım o kadar da sıcak değil. Tadı da metalimsi değil mesela. Bilmiyorum. Uyumak istiyorum ama film bitmedi. Aslında o kadar güzel bir film de değildi. Saçma buldum, rahatsız oldum. Sonra film bitti ama şimdi de daha y

En son ne zaman ciddi ciddi ağladığımı hatırlamıyorum

Uzun bir zaman oldu. Bu kesin. Onunla son buluşmamızda mıydı son ağlamam yoksa ondan sonraki ağlamam mı? Fiziksel acıdan ağlamıştım. Evet, canım öyle acıyordu ki kıpkırmızı olmuştu gözlerim. Birkaç gündür yemek de yemiyordum. Üzülmemiş, taş kalpli, duygusuz biri gibi davrandım ama aslında bir seferliğe mahsus öyle bir ağlamıştım ki. Onun yanındaki ağlamam mıydı sonuncusu, yoksa o fiziksel acıyla örttüğüm ağlamam mı? O zaman öyle düşünmek istedim, rahatlamıştım ve ağlamak aklıma dahi gelmiyordu. Fakat yemek yemez olmuştum. Okula da gitmiyordum. Ben asla devamsızlık yapmazdım oysaki. Üstelik gülüp eğleniyordum da ama nedense, onunla olan buluşmamdan 3 gün sonra ağladım. Canım acıyordu, fiziksel mi ruhsal mı bilmem. Yazarken fark ediyorum. O son ağlamam değildi. Son ağlamam, benim hayatımdaki en kötü anımın ürünüydü. O, hem harika hem berbat olan gün. Hem unutmak istediğim hem de tekrar dönmek istediğim gün. Dünyada beni son kez ağlarken gören kişiler ablam ve eniştem. Bir daha ağlam

nasıl hissettiğimi tam bilmiyorum

sen benim en sevdiğimdin -tamam, ailemden sonra- . seni öyle seviyordum ki, hep seni düşünürdüm. diğer her şey canımı sıkardı, uyurdum, ilgilenmezdim ama sen olunca konu, bambaşkaydı. aşırı ilgiliydim, göz bebekleri büyürmüş ya insanın, bakmamıştım ama benimkiler kocaman oluyordur kesin. kimse seni benim sevdiğim kadar sevemez diye düşünürdüm. çoğu kişi öyle diyordu zaten. sen başkaydın, ben de başkaydım. sana seni sevdiğimi de söyledim hatta. biliyorsun. sınıf arkadaşlarım da biliyor. oradalardı. ufacıkken seni tanıdım ve asla bırakmadım. sevdim, sevdim... lisede daha çok sevdim, her gün birlikteydik. aklımdaydın, sıramdaydın, çantamdaydın. boş vaktimde değil her vaktimde sen vardın. bazıları korkardı senden, hatta nefret edenler çoktu ama sen benim için öyle farklıydın ki. iyi ki seni tanımışım diyordum. üniversitede devam etsin istedim bu beraberlik, seni seviyordum çünkü. hayatım ol istiyordum. her gün seninle ilgileneyim, diğer her şey yok olsun... fakat öyle olmadı. çok

Karıştırmana Gerek Yok

Çok farklı şekilde anlaşılabilirdi bu cümle. Bir ağabey, kız kardeşine bunu dediğinde odasının karıştırılmaması gerektiğini söylemiş olabilirdi. Ya da başka bir mekanda, farklı kişilerde bu cümle çok farklı şeyler ifade edebilirdi. Karıştırmana gerek yok. Neyi? Kendini. Kendini karıştırma. Aklını, zihnini ya da mideni. Yanlış işler yapma. Kendini bil. Kendini alabora etme. Basit bir cümle gibi duruyor. Bu cümlenin beni böyle düşündürmesini beklemezdim. Biri şöyle demişti bir muhabbet arasında: "Tabağında yemek bırakmak mı daha günah yoksa doyduğun halde yemeği bitirmeye devam etmek mi?" Buna öyle kolayca cevap veremezsin. Bunu tam olarak bilebilir misin ki? Birkaç ay önceki ben bu soruya "en başından yiyeceğin kadar yemeği tabağına koymalısın" cevabını verirdi. Hangisi daha günah hiç merak etmezdim. Çünkü sen aklı başında yetişkin bir bireysen, ne kadar yiyebileceğini artık bilmelisin. Bu yüzden tabağında yemek de kalmamalı, midene de gereğinden fazla yemek

Fevkaladeyim

Kpop fanlığı yapıp koreli ünlüler üzerinden hayran kurgusu yazdığım lise yıllarım şu anki halimden 3 milyon kat daha iyiydi. Diplerde geziyordum ama mutluydum. Şimdi standart, muhafazakar bir türk kızıyım. Vallahi çok sıkıcı. Instagram kültürüm yoktu. Twitter, wattpad ve YouTube ile yaşardım. Her gün en az 100 yorum ve mesaj okur cevaplardım. Hayran kurgusu olan diğer kategoridaşlarıma göre daha sağlam ve kaliteli işlerim vardı ve övgüsüz tek günüm geçmezdi... Elhamdülillah güzel pohpohlandık. Defterler dolusu kurgularım vardı, yazar olmak için delirirdim. Okumak istemezdim çünkü hep yazı yazardım. Derslerde hocaları dinlemez karakter analizi çıkarırdım. Olay kurgusu oluştururdum. Kpop çoğu uzaktan bakan kişiye göre bomboş, ergen işi, gereksiz ve zaman kaybı olarak gözükür. Gidip psikopat fanlığı övmeyeceğim ama bu kpop fanlığı bana çok şey kattı. Şu an tanıdığım insanlardan en yakın olduğum 8 kişi varsa 2 tanesi kpop sayesinde tanıdığım kişilerdir. Yazar olmayı istememi

dost

yardım et bana. biliyorum ki sen anlarsın. bu halim hal değildir. yardım et bana. çok konuştuğumu biliyorum ama sen alışıksın buna. dinlersin beni. gel lütfen. anlatamıyorum kimseye. sana anlatayım. ağlayamıyorum bile. sana ağlayayım. bilirsin, ben böyleyim. sen bilirsin beni. gel lütfen. dinle beni. koru beni. ben bilmiyorum ki nedir kötü, nedir iyi. ben bilmiyorum. sen bilirsin beni. hangi suyu içmemem gerektiğini söyle bana. zehirleniyorum baksana. bulamıyorum doğruyu. zehirliyorlar beni defalarca. ölemiyorum bile. gel artık, koru beni. dayanamıyorum artık. öp beni. o zaman rahatlarım. sarıl ki bana o zaman anlayayım. dost. sen varsın ya o yeter. onun dışında ne varsa boş. yeni ve soğuk yorganlara sarıldığım için oldu biliyorum. sen sıcacıktın. alışıktın. gel ve öp beni. sevgine ihtiyacım var. uyut beni. başımı yaslayayım omzuna ki, o zaman rahat ederim. yalan sürüsünün kuş tüyleri kanattı başımı. kaya gibi gerçek omuzunu ver bana ki anlayayım. uyuyamıyorum günlerdir,

bir gün ne kadar verimsiz geçirilebilirse o kadar verimsiz geçirdim

Bunu ilk defa yapmıyorum zaten. O yüzden o kadar da çok garipsemedim. Eğer bir yerlerde, herhangi bir şekilde hayatımı boşa harcama ve zamanımı öldürme konusunda elime bir fırsat geçiyorsa bunu kaçırmamak için ciddi manada uğraşıyorum. Sonuçta öyle o kadar zor kolay bir şey değil. Bu kadar bilerek yanlış yerlerde, yanlış fikirlerle, yanlış hareketler sergilemek gerçekten bir çabanın eseri olmalı. Pek bir şey yapmaya da hevesim kalmadı. Kararlarım pişmanlık oluyor, heveslerim hayal kırıklığı, çabalarım çöp, emeklerim ziyan... Bu kadar şeyden sonra kalp ile bir şey yapmaz oldum. Artık ne geliyorsa aklıma hemen yapıyorum. Yanlış olsa da "Fazla düşünmedin, fazla da umutlanmadın zaten. Boşver" diyorum. Önemi gittikçe yitiyor gözümden her şeyin. Artık böyle devam edeceğim hayatıma. Daha iyi. Daha sakinim. Daha güvende hissediyorum. Kesin kurallarım var. Her ne olursa olsun onları çiğnemeyeceğim. Kendi ruh sağlığım için. Gerekirse sevdiğim şeylerden bile vazgeçerim ama bana

hatalısın

yanlış yapan sensin işte. düşünemiyorsun. şu ana kadar doğru bir karar verememiş olduğunu biliyordun ama yine de ısrarla kararlarının arkasından konuşuyorsun. sana göre değildi işte. bırak artık. sen başkasın. o kadar olamıyorsun işte. boşuna uğraştın. güzel şeyler de yaşadın ama sen karamsarsın ya sadece hayal kırıklıklarını hatırlayacaksın. kalmadı mutlu anlardan geriye tek bir saniye. sen şimdi sadece üzüldüklerinlesin. senden geriye sadece kalp kırıklıkları var. yakışmadın. sen olamadın onlar gibi. onlar kırmızıydı, sen yeşil. onlar için ne kadar normalse senin için o kadar anormaldi. boş geliyor şimdi bunlar. neden yaptın diyorsun. boşuna yaptın işte. sadece üzüldüğünle kaldın işte. elinde ne var diye bir baksana. yok. ne var? yoksun işte sen yoksun artık. bir önemin de yoktu. mutluyken olmuyor işte, sen üzüntülerden besleniyorsun. seni kahrolmak kendine getiriyor. seni bırakmak kendine getiriyor. yanlış düşüneceksin ve bunu asla sonlandıramayacaksın. hatalısın işte. sen

bir çok şey yaşadın

hayatında utanç verici o kadar çok şey yaşadın ki. nasıl insanların yüzüne bakarım dedin kaç defa. şimdi ne kadar uğraşsam da bunları deme sebebimi hatırlamıyorum. şuraya utanç verici şeylerimi yazamıyorum. unutmuşum hepsini. o kadar çok şey yaşadın ki. pişman da oldun, kızgın da oldun, kahroldun. keşke zaman tam olarak da şu güne ve şu saate dönse dedin kaç defa. hayat bu, diyorlar. birçok şey yaşayacaksın, unut gitsin. tamam unutacağım. ama hayat bir de pişman olmak, üzülmek, kızmak değil mi? bir çok şey yaşadım. misal veremiyorum. çünkü dedikleri gibi unutmuşum çoktan. yarın nasıl okula giderim, nasıl konuşurum insanlarla sanki bir şey olmamış gibi, demedim mi kendime? o kadar çok dedim ki. hepsi yaşadıklarımdan dolayı. pişman da olacaksın, seçeceksin yapacaklarını, seçeceksin gideceğin yerleri. seçeceksin konuşacağın insanları... etrafını seçeceksin. bileceksin. hayır, o asla yapmaz bunu diye bir şey var mı? yok. kimseye güvenmemek, kimse ile yakın olmamak vardı. saf b

yirminci yaşın son iki saati

Abim bana pasta alacakmış. Evde olmadığım için hakkımı kaybettim ama olsun. Abim bana pasta almak istemiş. 20. yaşımın son iki saati içindeyim. Her geçen yıl daha çok ilginç bir yıl oluyor ama sanırım en farklısı bu yıl oldu. O kadar yeni, farklı, ilginç, tecrübe dolu bir yıldı ki, sanırım 20. yaşım unutamayacağım bir yaş olacak. İki saat içinde veda ediyorum 20'ye ve 21 oluyorum. İki basamaklı yaşlara girişim dün gibi değil mi? Ne yalan söyleyeyim, pek hatırlamıyorum. 18 yaşına girişimi hatırlıyorum mesela. Sınav vardı sanırım. 19 yaşım tam da bir klişe ile başlamıştı. "Ne güzel şeysin sen hep yaşın 19" şarkısı ile efsane bir başlangıç. 20 yaşına girerken hayatımın en acınası ve en berbat gününü yaşamıştım. Daha kötüsü olur mu bilmiyorum ama bu kadar kötü bir giriş bilmiyorum. Devamında her şey güzelleşti. Daha çok kendimi sevdim, daha az üzülmeye başladım, daha mantıklı düşünmeye başladım (belki de daha az kalbimi dinler oldum) daha çok doğru karar verir oldum.

Sıcak Yemeğe Üfledim

Kendinize çok özgür diyebilirsiniz. Özgür olduğumuza inanmıyorum. Tam olarak özgür olacağımız bir zaman asla olmayacak. Akan bir zaman içinde durduramadığımız bir hayatı yaşarken kendinize özgür diyemezsiniz. Parasız hiçbir şey elde edemediğiniz, oksijen çekmeseniz içine hayata devam edemeyeceğiniz bir durumda nasıl özgürüm diyebiliyorsunuz ki? Kendimi çok baskı altında hissediyordum. Uymam gereken belirli kurallar vardı ve bu benim için ciddi anlamda bir zorunluluktu. Bir gün aslında benim için önemli olan bir kuralı çiğnedim: sıcak yemeğe üfledim. O andan sonra beni boğduğuna inandığım tüm kuralları bıraktım. Kendimi şimdi daha özgür hissediyorum. Tam olarak özgür olamayız, dediğim gibi ama bu yine de çok iyi olmamı sağladı. Saçma gelebilir size, anlayışla karşılıyorum fakat şöyle bir düşünün. Belki de yatağa gitmeden önce her defasında telefonunuzdaki mesajlara son bir kez bakıyorsunuz ve bu sizin daha geç uyumanıza neden oluyordur. Her defasında pişman oluyorsanız bırakın.