Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayatı Nasıl Yokuşa Sürebileceğimizin 8 Pratik Yolu

Şu şarkıyı açalım ilk önce ve olan ya da olmayan aşkımızın acısını çekip işkencelere koşalım. Şarkı o kadar harika ki, yazı yazmaktan vazgeçip klibi izledim. Şimdi tekrar başa sardım ve buraya geldim. Youtube'un sonsuz döngü özelliği vardı sanırım ama neyse onu öğrenmeye üşendim. Evet, aşk acım yok. Yakınımı kaybetme acısı yok, sağlığım kısmen yerinde, güzel bir okulda pek de güzel olmayan bir bölüm okuyorum, aç değilim. Elhamdüllillah. Çok şükür, hayatım çok güzel. Fakat bu hayat böylesine harika gidemez arkadaşlar. Olamaz, anlatabiliyor muyum? Acilen yokuşa sürmeliyiz, böyle rahatça olmaz, bakın. Garip gelmiyorum değil mi size? Kesinlikle garip değilim. Eğer elinizde bir hayat varsa onu acilen yokuşa sürmelisiniz. Bu şekilde sıradan, harika, güzel hayatları yaşamak bize yakışmaz. Haketmiyoruz en başta. Anlatabiliyorum değil mi? Biz kimiz Allah aşkına, kendinize gelin. Eğer sizin de hayatınız anlattığım gibi harika bir seyirde yol alıyorsa hiç telaş etmeyin çünkü tedav

100 ALDIĞIM SINAV (EVET 100 ALDIM)

Merhaba arkadaşlar, blog siteme hoşgeldiniz. Bugün sizlere Türkçe sınavından nasıl 100 aldığımı anlatacağım. Öncelikle, evet 100 aldım. Yüz. Tam puan. AA. Üniversite'deki ilk 100 puanım. Teşekkür ederim. Tam puan aldığım, sınav esnasında tamamen kendi düşüncelerim ile yazdığım yazının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. Sınav kağıdımın ilk sayfası Sınav kağıdımın ikincisi sayfası (Evet ek kağıt istedim)  Yazımı tamamen içtenlikle yazdım. Hocaya verdim ve 100 alacağımdan çok emindim. Çünkü zaten üniversitedeyiz ve Matematik bölümü öğrencisiyim. Fazla incelenmeyeceği belliydi. Notlar bonkör olacaktı. Fakat ben hocanın bana özel yazmış olduğu not ile göz yaşlarıma engel olamadım. Çok ayrı bir şeydi benim için. 100'lük kağıdım ve kırmızı yazı hocanın bana yazdığı not Böyle bir not yazdığı için çok memnun oldum, çok duygulandım ve onur duydum. Benim için çok değerliydi.  "Yazı yazmalısın."  Evet hocam. Yazı yazıyordum. Yazmaktaydım fa

Let's Talk About Türkçe'nin Sorunları

Türkçe'nin sorunlarından bahsedeceğiz fakat böylesine bir başlık neden atılır? Atıyorum çünkü dilimiz aynen bu başlık gibi yarım yamalak, anlamsız, gülünç, bir o kadar da kötü kullanımın normalleştiği bir hal almıştır. En belirgin sorun şüphesiz ki yabancı sözcüklerin fütursuzca kendi dlimizin sözcükleri ile harmanlaşmasıdır. Turistik yerlerdeki mağazaların tabelalarından başlayan bu garip birleşmeler konuşma dilimize de girmiş, hatta böylesine bir yazının başlığında bile yerini bulmuştur. İlla ki gün içinde "yes" , "okey" , "thank you" gibi basit ingilizce kelimeleri kullanırız. O kadar normal oldu ki bu şekilde konuşmalar, kimse kimseye "Ne diyorsunuz, efendi?" dememektedir. Bir başka ciddi sorun ise bizzat dil bilgisi hatalarıdır. Yazma dilinde daha çok oluyor bunlar. Dahi anlamındaki "de, da" bağlaçları ile bulunma durum eki olan "-de, -da"  ekleri buna verilebilecek en mükemmel örnektir. Buna ek olarak "

Ders Çalışmıyorum, Haşa!

Vize haftasından tüm mağdurlara merhaba. Bazılarınızın çoktan geçti, bazılarınızınkisi yaklaşıyor ve bazılarınızın da tam da şu bulunduğumuz hafta vize haftası. Hayatımı sorguladığım bir hafta. Geçen hafta zaten hipnoz olmuşcasına stres içinde boğuluyordum. Şimdi gerçek anlamda vize haftasında olunca daha bir kötü hissetmeye başladım. Beni telaşa sürükleyen tek ders Lineer Cebir. NE KADAR DA ŞAŞIRDIK!!!!! Nasıl Lineer Cebir? O harika anlamlı dersin nesi anlaşılmaz ve zor ki? Yapayanın aklından şüphe ederim efendim. Bu kusursuz, harika, muhteşem, her tanesi anlam dolu, manalar bütünü, fevkalade dersten 100 almayan AA ile dönemi kapatmayan kendisine MATEMATİKÇİ demesin. Delirmek üzereyim. Üzere de değil şu an tam delirmişliğin içindeyim. Bir o yana bir bu yana delirmemi sürdürüyorum. Şu dersi bir daha görmemek için bilgisayar yazılı üzerine okumaya karar verdim. Bilgisayar ile ilgilenirsem sanırım Lineer Cebir karşıma çıkmayacak. Yarın Lineer Cebir sınavı var. Sınava tam

Bu Yazının Muhtemelen Bir Övgü Yazısı Olması Gerekiyordu

Türkçe 1 dersimizin değerli hocası Arzuhan Hanım, biz öğrencilerine bir liste verdi ve bu listedeki kitaplardan birini okumamızı söyledi. Kitap okuması için birilerinin dürtmesi gereken ben, buna öyle bir sevindim ki. Koşarak mahallemizdeki kitabevinin sahibi Yusuf amcayı ziyaret ettim. Listeyi koydum önüne, hangisini okuyayım dersin, diye sordum. Bana hiç tereddüt etmeden Amin Maalouf'un Semerkand kitabını gösterdi. Yerinden kalkıp bembeyaz ve düzenli raflarına yönelip bana kitabı vermedi. "Git kızım şuradan bul bakalım." dedi. Kitabı bulup aldım. Teşekkür edip evime gitmek üzere dükkandan çıktım. Semerkand dediğim anda ağabeyim dahi "Ömer Hayyam" demişti. Kitabı okuyanlar için akılda beliren ilk şey Ömer Hayyam'dır. E tabi ki benim de aklımda ilk Ömer Hayyam belirmişti ilk yarısına kadar. Kitabın başları 1000 küsürlü yıllarda geçiyor. Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamılmülk olarak bilinen üç adamın bireysel ve birlikte yaşadığı olaylar anlatılıyor. B

Hayatı Kısmen İyiye Çevirmenin Yolları

Henüz okuldan geldiğiniz kıyafetlerle salonun koltuğunda oturmuş elinizde telefon, saçma sapan her ne varsa bakıyorsanız hayatınız pek de iyiye gitmiyor demektir. Tamam işten ya da sadece gezip tozmadan gelmiş de olabilirsiniz fakat burada asıl mesele rahatça pijamalarınızla oturmak varken sırf üşendiğiniz için pantolon ve evde giyilmeyecek kadar güzel, bir o kadar da rahatsız kıyafet ile duruyorsanız gerçekten hayatınız iyiye gitmiyordur.  Bir önceki paragraf size hiçbir şey ifade etmediyse lütfen yazıyı okumayı bırakıp muhteşem hayatınızı doruklarda yaşamaya devam etmeye gidin. Sizin kadar hayat neşesi zirvede olan mutluluk abidesi insanlarla muhatap olmak gerçekten istemiyorum.   Bugün derse gittim, ondan sonra ise bana yetilerini aşacak kadar ciddi sorunlara sahip olduğum için psikiyatriste gitmemi söyleyen danışmanımın yanına gittim. On dakika bile sürmedi konuşmamız ve sonra ayrıldık. Hoş bir ağabeydi. Gerçekten ömrümün sonuna kadar onu tanımak isterdim ama sanırım bir da

... Zamanın telaşlarda bu k adar çabuk  Geçeceği a klınıza gelmezdi ... Yorucu ve zahmetli üç gün geçirdim. Gerçi okul başladığından beri her günüm böyle geçiyor. Yoruluyorum fakat artık sanırım alıştım. Zaten Ocak ayından beridir meşgul olmayı ve yorulmayı istiyordum. Gece yatağa yattığımda deliler gibi saatlerce düşüncelere dalıp kendimi kahretmek yerine yorgunluğa yenik düşüp uyuyakalmak istiyordum ve artık öyle oluyor. Cumartesi sabahı taşınacaktık, bu yüzden Cuma okul çıkışı eve geldim ve son olarak kalmış olan eşyaları topladım. Sabah gelecek olan nakliyeciler saçma sapan, ufacık bir kamyonet ile gelmişlerdi. Babam onlara evin dubleks olduğunu söylemesine rağmen adamlar yaparız, hallederiz diyerek minik kamyonet iler gelmişler. Bu olay yüzünden taşınmamız aksamıştı. Pazar günü taşınacaktık ama babam aynı gün ikindi vaktinde nakliyeci buldu ve Cumartesi akşamı evin ilk katı taşındı. Yatak odaları üst katta olduğu için hepimiz koltuklarda yatmak durumunda kaldık. Giyece

Cahilliğimi Mazur Görün

Bu Lineer Cebir dedikleri derste tam olarak ne oluyor, lütfen biri bana söylesin. Kim buldu, kimler bu bulunanın doğru olduğunu onayladı ve kim o onaylayanlara inanıp bu buluşu ders olarak kabul etti? Bana biri açıklasın lütfen. Lineer Cebir dersinin tanımı; Bir takım şeyler hakkında sorular sorup ispat isteyen ve sonunda kendi kendine bir şeyler uydurup kendince ispat ettiğini sanıp aslında tam anlamıyla kendince gelin güvey olan (güya) Matematiksel bir konu. Hoca bize bir kitap aldırdı, o kitaba bakıp oradan tahtaya bir şeyler yazıyor, biz de o tahtadakileri deftere yazıyoruz ve evlere dağılıyoruz. Böyle dersi ben de anlatırım. Dersin en başında bu dersi niye gördüğümüz, nerelerde kullanacağımız, nasıl bir şeyin bizi beklediği anlatılmalıydı ama yapılmadı. Genel olarak dersi tekrar eden üst sınıflara yönelik, konunun üstünden geçme tarzında ders işliyoruz. Zor işliyorlar, açık, net, anlaşılır tek bir şey yok derste. Benim güzel matematiğimi ne hale getirmişler. Ben böyl

Güzellikler

Çok mutluyum efendim. Çok şükür. Her şey çok yolunda ya da ben mutsuzlukları bir süredir görmüyorum. Güzel gidiyor, iyi gidiyor. Elhamdülillah. Bunu yazdıktan sonra aniden uzaklara dalıp düşüncelere gömüldüm. Kendime nazar değdirmede bir dünya markasıyım. Çok beğeniyorum kendime nazar değdirmeyi. Aklıma yine hikaye yazmadığım düştü. Bugün Kübranur arkadaşıma bir kurgumu anlattım. Ona anlatırken de düşündüm acaba neden yazmaya devam etmiyorum diye. Yani o kurgu olmayabilir, başka bir kurgu... En azından aklım meşgul olur. Bunca Matematik içinde biraz beynimin başka taraflarını kullanırım vesaire... Bugün geleceğim ile alakalı planlarıma ufak bir adım attım. Analiz okumak isterim. Bu konuda araştıracağım. Matematik analizi... Güzel bence. Belki kitap yazabilirim ileride. Üniversitedeki hocalar kendi yazdıları kitapları bize dersinde işletiyor. Nasıl da özeniyorum... Muhteşem değil mi... Roman basmak istiyorum fakat bir Matematik kitabı bassam muhteşem olmaz mı? Çok özeniyoru

Şşş Aramızda

Ne yalan söyleyeyim, kendimi değerli hissettim. İlgiler, alakalar... Değer verildi bana. Geçen gün elime cam girdi ve avucum bir güzel yarıldı. Annem beş dikiş atıldığını söylüyor ama ben on gibi hissettim. Çok kan aktı ve bayılacak gibi hissettim. Çok şükür bayılmadım çünkü beni taşıyabilecek kimse yoktu. Annem ve babam asla beni taşıyamazdı. Neyse ki acile yetiştik ama yolda giderken aşırı midem bulandığı için kustum. Hem de kesiğin üstüne. Böyle de salak bir insanım. Ablamın deyişiyle iğrenç. Komik bence, ben olayı hiç ciddiye alamıyorum. İlk kesildiğinde feryad figan babama seslendim, koşup geldiler. Öyle bir ağladım ki... Annem beni asla öylesine ağladığımı görmediğini söyledi. Haklı... Ben asla sesli ağlamam ama o an yardıma koşsunlar ve ciddi bir durum olduğunu anlasınlar diye olabildiğince ağladım. Ayrıca aşırı korkmuştum çünkü yaranın sadece çizik olduğunu sanarken birden yerlere kan akması ve kesiğin derinliğini görmem beni aşırı telaşlandırmıştı. O an kan kaybından öleb

Yine Bir Film İzleyip Düşüncelere Daldım

Bir kitap okuyup da düşüncelere dalmak ben de isterim ama gerçekten kitap okumak ile aram yok sanırım. Yazar olamayacağımı ve benden bir halt çıkmayacağını anlayınca okuma zevkimi de kaybettim. Her neyse.  Oxford Cinayetleri diye bir film izledim. Matematik konulu filmler en sevdiklerimdir. Güzel filmdi, şaşırdım, bilgilendim ama basitti. Birkaç mantık hatası olmasa harika bir senaryoydu ama bence Matematik kocaman bir mecra iken gidip de ufacık bir şeyinden film yapmak iyi mi bilmiyorum. Çoktan bilinen bir kural yerine katilin özellikle kendisinin ortaya çıkardığı bir kural ile cinayetler işlenebilirdi.  Benim de bu tarz bir kurgum vardı fakat kurguyu lise ikinci sınıftayken düşündüğüm için matematiğim diplerde seyrediyordu. Belki de Allah izin verirse bu üniversite zamanında kurgumu yazabilirim. Film izlemiş olsam da aklımda hep kurgularım var. Turşu olmuş kurgularım. Belki bu okuyacağım Matematik bölümü benim ufkumu daha çok açar ve kurgularım Matematik kadar muh

Neden

Yani ben şimdi neden böyle bir hayat yaşamalıyım? Niye bu tarz şeyler başıma geliyor? Yoruldum arkadaşlar. Bazen diyorum ki, "Selime, yine iyi dayanıyorsun maşallah". Çok şükür her şey güzel, muhteşem fakat bende bir sorun var sanırım. Çok zorluyorum. Çok inat ediyorum sanırım. Sıkılıyorum da. Yani olmuyorsa da olmuyordur ya hani, bunu unutuyorum mesela. Ayrıca biraz anlama kıtı olduğumu düşünmeye de başladım. Sporcu olmak isterdim. Yani bunu kesinlikle Dangal izlediğim için demiyorum ama insan özenmiyor değil arkadaşlar. İkinci kez izledim ve böyle bir hoşuma gitti. Ağladım, güldüm, mutlu oldum falan. Ne güzel film yapıyor bu Hindistan ya. Birkaç Oscar falan vermeleri lazım değil mi? Birkaç dil öğrenmek ve bu sırada kilo vermek istiyorum. Birkaç gündür hayalim hostes olmak. Hosteslik bence muhteşem bir meslek. Çok güzel olmaz mı ama? Bir güzel başörtümü takarım hostesliğimi yaparım. Makyaj yaptıracaklar sanırım yani ama neyse o da kabülüm yani, sorun değil. Olur

Bir Şeyler Var

Sanırım beynimi meşgul eden bir şeyler var. Beni üzen, düşüncelerimi işgal eden bir şeyler. Aslında daha geçen gün biliyordum nedenini ama şimdi o nedeni beğenemiyorum. Kendimi anlamsız hissediyorum. Çok alıngan hissediyorum. Şu an herhangi bir şey beni kıracakmış gibi geliyor. Zorlanıyorum. İstediğim şeyler yapmak istiyorum. İstiyorum. Birçok şey istiyorum ama engeller var. Mesela ben bir engelim. Ne saçma ama! Nasıl olur da biri kendisine engel olur? Aslında düşündüğümüzde gerçekten de engel kendimiziz çoğu şeyde. Birilerine suç atmamız ve "Şunun şunun yüzünden bunu bunu yapamıyorum" dememiz anlamsız. Kendimizi mi kandırıyoruz yoksa? Elbette. Ağabeyim haklıydı. Kendime bahane üretiyorum. Birçok şeyi yapabilecek durumdayım ama kendimi kandırıp engellerim var diyorum. Yok aslında ama bunu şu an bunları yazarken bile doğru bulmuyorum. Yani gerçekten. Biliyorum, farkındayım ama aslında farkında değilim. Karmaşık bir durum. Her şeyin farkında olmak ama aslında farkında olma

Denemeler

Doğrusu ne yazacağımdan pek emin değilim ama yazmak istedim. Artık standart bir insan olmak istiyorum. Yani en azından insan olma kısmı geçerli olsun. Tamam, belki benim gibi kendi hayatını kendi elcikleri ile berbat eden insanlar çoğunluktadır dünyada ama ben orandan bahsetmiyorum. Genel olarak sağlıklı ve sağlam bir insan olmaktan bahsediyorum. Şu zamanda düzgün insan bulmak elbette zor. Fakat düzgün insan olmak o kadar zor olmasa gerek. Yani öyle düşünüyorum. Mesela kendine yararı olmayan şeyleri bırakmak ile başlanabilir. Sonra kendine yararlı olan şeylere dalma ile devam edilebilir. 'Seni seviyorum' ve 'hayatını düzgün yaşıyorsun' şeklinde kendini bilgilendirmeler yapılabilir. Sonuçta bu aceleci dünyada kendimize bazı şeyleri söylemeyi unutuyoruz diye düşünüyorum. Aceleci bir dünya, evet ama aslında hiçbirimizin acelesi yokmuşcasına vaktimizi boşa harcayabiliyoruz. Acelemiz var aslında. Elimizden kaçmış olan hayatımıza bağlı tek ipi kaçırdık ya hani, onu y

Yine o istek gelir mi?

Deniz Tekin'den Gelir Miyim şarkısını dinlerken bunu yazıyorum ve bir umut vardıysa da gitti sanırım. Bana mı diyorsunuz Deniz hanım? Gelmez mi o istek acaba? 2 yıl öncesinde mi kaldı o anlar? Savaşmak zordur, eminim. Sonuçta sen ne kadar iyi olsan da karşındakinin seviyesini tam bilemezsin ve sonra belki de sen ondan daha aşağıda olursun. Karşındaki eğer tam olarak sensen işte o daha zor gibi. Sonuçta tıpatıp aynısın. İkiniz de birbirinizi biliyorsunuz. İç içesiniz zaten. Birsiniz. Ve işte kazanmak o zaman çok zor. Savaşmanın en zoru mudur bilmem. Benim tecrübe ettiğim tek savaş türü. Bir şeyler yapabiliyorsundur ama artık yapmıyorsundur. Yapmıyorsun. Bırakmışsın. Belki de vazgeçmişsin. Vazgeçtin. Çok zor. Elindeki hazineden vazgeçtin ve o hazine artık o kadar ortam malı oldu ki artık geri dönsen de değeri beş kuruş dahi değil. Beş kuruş dahi değil. Ve o hazineyi işleyişin bile eskidi, değersizsin. Neden böyle yaptın? Başka şeylere vakit harcamak için. Nerede o başka şeyl